Bedenimizle Derdimiz
Hiç bir yere varmayan bir süreç yazısıdır.
Bedenimiz,çürüdüğü için yaşamımızı sona erdiren, gelip geçici bir biyolojik yapı olarak tanımlanabilir. Aklın etkin olduğu durumda, aklı besleyen diğer bölümlerin çürümesi, hastalanması vb. nedenlerle işlevini yitirmesi, ki bunun en ileri hali bitkisel hayat, en acısı. Çünkü muhakeme gücü varken, insanın hareket edememesi anlamına geliyor.
Bazen hareketlerin tamamen kısıtlanmasına bile gerek yok, düşüncelerini ifade yollarından birisi kapansa (kolunu-elini kaybetme-kullanamama), ne büyük bir sorun. Beden tam olarak etkin olduğunda, insanın ifade araçları da verimli hale geliyor.
Dans etmek de bunun güzel bir örneği, bedeninle (ve bazen sesini de kullanarak) o kadar çok şey ifade edebiliyorsun ki.
İnsanın kendisini ifade etme heyecanı, o kadar bitmez tükenmez bir heyecan ki, sadece var olmak anlamsız kalıyor yanında. Bilincinizin kapalı olduğunu ve hala var olduğunuzu düşünün, ne anlamı olurdu? Var olma heyecanının arkasında yatan, aslında varlığı ifade etmektir.
Düşünmek de bunlardan birisidir, ki bu düşüncelerin bir hareket gücü yoksa, düşünce sahibine keyif vermekten çok acı verecektir.
Bunu, başkalarının baskısı (fiziksel veya duygusal) altında kalan birey de hisseder, otonomisini kısmen de olsa yitirir ve ifade özgürlüğü kısıtlanır. Eğer bu baskı duygusalsa, ölçülebilir ve doğrudan gözlemlenebilir olmadığı için, birey bu durumun farkına varmayabilir.
Öyleyse özgülükten bahsederken, herkes için aynı kavramı anlatmamız nasıl mümkün olabilir? Özgürlük her yerde nasıl olabilir de aynı anlama gelir?
Bedenimizle ilgili bir başka konu, bedenin görsel hali, "estetik" yönüyle ilgili...Bedenimiz o kadar geçici, o kadar değişkendir ki, aslında biz bu konuda o kadar aciziz ki, bedene farklı anlamlar yükleme ihtiyacı duyarız. Bedenin görsel değeri ile ilgili anlamlar arttıkça, bedenin geçiciliği gerçeğinden daha çok uzaklaşırız. Ayrıca bir alternatif olarak, konuşmadan, bedenimizi kullanarak kendimizi ifade etme hakkımızı kullanırız. Ve buna ihtiyacımız vardır, çünkü hayat kalabalıktır ve biz onun içinde çok küçük bir yer kaplarız, ki buna ihtiyaç duymasaydık bedene görsel bir değer yüklememiş olurduk. Bu hali yargılamak, bizi bir yere götürmeyecektir ancak bu hali anlamak, bedene olan bakış açımızı anlamak için önemlidir.
İlginçtir, bu yazıda olduğu gibi keskin (net) cümleler kurmak, özellikle sosyoloji makalelerinde hep bir bilmiş hava katmıştır yazara. Oysa sosyololji hatta sosyal bilimlerin geneli, ne kadar kaotik, ne kadar esnek sınırlarla çizilmiştir. Ölümlü bedeni görsel bir güzelliğe bürümek ile, bulanık bir alanı kesin cümlelerle anlatma ihtiyacı birbirine benzer.
Evla
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa