10 Şubat 2016 Çarşamba

Umberto Eco - Gülün Adı

Romanın kurgusu ile ilgili, onu okurken keyfinizi kaçırabilecek bir ipucu vermeden yazdım bu yazıyı. Hatta romanı okumamış olanların bu yazıyı okuması faydalı bile olacaktır bence.


Bütün bir roman (ki oldukça uzun) bitiğinde, aklımda pek çok soru vardı. Bu soruları kafamda kurcalarken, kitabın aslında bitmemiş olduğunu gördüm. Kitabın Can Yayınları'nın bakısını olduğumu söyleyeyim. Kitabın en sonunda Umberto Eco'nun bu kitap ile ilgili yorumlarını gördüm, esasında da o yorumlar beni bu yazıyı yazmaya sürükledi.

İlk yüz sayfayı bitirememiş kişilerden duymuştum, Eco’nun kitabın sonundaki yorumu ile bu durum netlik kazandı. Eco bunun bir kefaret olduğunu söylemiş, ilk yüzü okuyamayan bu kitabı okumasın diyor kısacası. Bu beni şaşırttı, çünkü okuyucu sayısını bilerek azaltmaya çalışıyormuş gibi görünüyor. Ancak aynı zamanda, Eco, bütün yazarların fazla okuyucuya ulaşmak isteyeceğini söylemiş. Aradaki fark ,sanırım, kendisinin nitelikli veya gerçekten ilgili okuyucu istemesinden kaynaklanıyordu.

Yani, siz kitabı okurken, bir ilhamdan öte, bilinçli bir şekilde tasarlanmış bir kurguyla karşılaşıyorsunuz, veya çoktan karşılaştınız. Ortaçağ’da geçen bu roman için akla hayale gelmeyecek detayda bir araştırma yapmış kendisi. Olayların geçtiği mekan, en ince detayına kadar tasarlanmış, havanın sıcaklığı ve neminden tutun, odalar arası mesafeye kadar...

Öte yandan, hikayenin olayları yaşamış ve artık yaşlanmış bir kişi tarafından anlatılmış olması bile, yazarın kendisini gizlemesi için bilerek düşünülmüş. Eco’nun anlatmak istediklerini açık olarak söyleyememesi veya söylemeyi tercih etmemesi sebebiyle, her şeyi anlayamayan bir karakterin ağzından anlatılmış olaylar. Dolaysıyla, üstü kapalı olan bazı kilit düşünceler var kurguda, Eco’nun istediği gibi.

Eco, kurguyu her şeyi anlamamış olan birisinin ağzından anlatarak bazı belirsiz alanlar ve kelime oyunları bırakmış romana (bunu kendisi söylüyor, ben değil), bu da okuyucunun farklı yorumlarına açık bir kurguya izin veriyor aslında. Roman, varmak istediği nokta açısından da kesinlikle tartışılması gereken bir yapıda. Bu da yetmezmiş gibi, romanın sonuna iliştirilmiş olan Eco’nun kendi yorumları, onun zekası – veya çok boyutlu düşünce yapısı diyebilirim - karşısında insanı afallatıyor. Düşünecek ve tartışacak pek çok malzeme sunuyor insana.

Böylece hem onun yeteneğine hayranlık besliyor, hem de bu kadar bilinçli bir kurguyu, okurken fark etmediğiniz için kendinizi inanılmaz yetersiz hissediyorsunuz. 

Son olarak, romanda gelinen nokta ile ilgili açıkça yorum yapmak istemiyorum, ancak okumanız bittiken sonra Eco'nun Tanrı ile ilgili düşüncelerini bilmenin, William karakterini anlamada önemli olacağını zannediyorum, en azından benim için 'evet ya tahmin etmiştim, şunu demek istemiş' dediğim bir nokta oldu. Tabi gerçek nedir bilmiyoruz ve gerçeğe sıkı sıkıya bağlı olmamamız gerektiğini bu romanla öğreniyoruz.

Evla.

Etiketler: , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa