Sineklerin Tanrısı
Kafasında sinekler uçuşan ölü bir domuz kafasından alır adını, Sineklerin Tanrısı. William Golding’in (sağ taraftaki kır saçlı insan) yazmış olduğu romanın adıdır.
1911 yılında İngiltere’de doğmuş olan Golding, 1940 yılında askeriyeye katılır ve ikinci dünya savaşına katılır. Savaş bittikten sonra evine geri döner. 1954 yılında ise Sineklerin Tanrısı adlı kitabı yayınlanır. Bu kitabın yayınlanmasından tam 9 yıl önce (1945′te), Amerika ilk nükleer silahını fırlatmıştır ve o dönemler Rusya ile birlikte nükleer bilimi silah yapmak için kullanma modası başlamıştır. Golding de kitabında, nükleer savaşların olduğu bu dönemin çocuklarını konu alır.
Kitapta, bir grup çocuk, bir uçak kazası sonucu ıssız bir adaya düşerler. Adadaki liderlik savaşları, yiyecek bulma kavgası, kimlik kargaşası içinde yeşeren vahşet anlatılır kitapta. Çocuklar adada geçen o süreç içinde değişim geçirirler ve o çocukça saflıklarından uzaklaşırlar. Kalanını anlatmayacağım.
Denilene göre bu kitap, o dönemde okullarda okutuluyormuş, oldukça ilgi çekmiş. 1963 yılında da Peter Brook adlı yönetmen (daha fazla bilgi için tıklayınız), bu kitabın filmini çekmiş. Gerçekten de kitabın filmidir bu, siyah beyazdır ve kitapta geçen konulara oldukça bağlı kalınmıştır. İzlemek isterseniz, tıklayınız, youtube a bölüm bölüm yüklenmiş, benim verdiğim bağlantı sadece ilk bölümdür.
Daha sonra, 1990 yılında Harry Hook yönetmenliğinde tekrar Sineklerin Tanrısı adlı bir film çekilmiştir. (Bu yazıdaki renkli film kareleri 1990 yapımı filme, siyah beyaz kareler ise 1963 yapımı filme aittir.) Bu Hook’un çektiği filmde, kitaba birebir bağlı kalınmamış, detaylı izlemek isterseniz, 1963 yılında çekilen filmi tavsiye ederim. Hook’un çektiği filmi izlemek için ise tıklayınız.
Kitabı okursanız veya filmini izlerseniz, buradan sonra okuyacaklarınız daha anlamlı olacaktır. Eğer kitabı okuma veya filmini izleme niyetindeyseniz, aşağıdaki bölümde kitabın konusunu anlatmış olacağım, bilginiz olsun.
Kitapta bir kaç önemli karakter vardır, bunlardan birisi Ralph, birisi Jack, birisi Piggy (Domuzcuk), diğeri de Simon’dır. İlk iki karakter, isimlerini Mercan Adası adlı romandan alır, orada da ıssız bir adaya düşen 3 çocuk vardır, ancak o kitabı okumadım, üzerine yorum yapmayacağım. Sineklerin Tanrısı kitabında sembolik ifadeler olduğu yazılmış internette, ben de bu yorumlara dayanarak ve kendi görüşümü de ekleyerek, bu karakterlerin ve olayların neyi temsil ettiğini yazacağım.
Başrolde iki lider çatışır, bunlardan birisi Ralph, diğeri ise Jack’tir. Bu iki lider, birbirine zıt mantıktadır; Ralph daha demokratik bir yaklaşım izler, Jack otokratik ve sürekli emir veren bir liderdir.
Romanda, Ralph hakimiyeti yitirirken, Jack güçlenmektedir. Jack’in güçlenmesine iyi bir sebep, adadaki çocukların adada canavar olduğuna inanması ve ölmekten korkmalarıdır. Jack, domuz avlayabilmekte, onu takip eden çocukları avlanmada yardımcı olarak kullanabilmektedir ve canavarı öldürebilecek bir liderdir. Canavar korkusu herkesi sarmışken, Simon adlı karakter, adadaki canavarın aslında kendileri olabileceğini söyler, çünkü çocuklar medeniyetten gittikçe uzaklaşmaktadır. Üstelik bütün çocuklara korkusunu salmıştır ama aslında canavarın kendisi yoktur.
Kitaptaki Simon karakterini ruhaniyet olarak değerlendirmişler, kendisi korku taşımayacak kadar iyi niyetlidir ve canavar olduğu söylenilen yere gidecek cesareti gösterir, ödül olarak da canavar zannettikleri şeyin aslında ölü bir insan olduğunu öğrenir, demişler. Simon bir anlamda aydınlanmıştır. Bu bilgiyi palaşmak için diğerlerinin yanına gittiğinde ise, karanlıka onu seçemeyen çocuklar, Simon'ı canavar zannederek öldürürler. Bazı yerlerde bu karakterin İsa'yı temsil ettiğini söylemişler. Bu arada canavar kelimesinin İngilizce hali aynı zamanda şeytan anlamına gelmektedir.
Jack ise, bu korkudan faydalanıp, adadaki çocukların ezici çoğunluğunu yanına toplar. Korku çocukları birbirlerine ve Jack’e bağlamıştır. Ayrıca Jack yüzünü boyayarak bir maskenin ardına da gizlenmiştir, medeni tavırları çok uzakta bırakmıştır. Jack’ın bir ülke başkanını temsil ettiğini söyleyenler olmuş. Kitabın ikinci dünya savaşından etkilendiğini söylersek, bu bakış açısını açıklamak daha mümkün oluyor. Bazı yerlerde, Jack in kötülüğü temsil ettiğini söylemişler.Şeytanın aslında insanların içlerinde olduğunu söyleyen Simon, bence çok daha başka bir şey anlatmaya çalışmaktadır ama, bunun üzerine daha fazla yorum yapmayacağım.
Ralph ise düzen isteyen, amaçlarına uygun davranış bekleyen, adil bir liderdir; ancak çocuklar onun liderliği altında disiplinli çalışmak yerine, Jack ile domuz avına gitmek ve güç sahibi olmayı daha anlamlı bulurlar. Kısacası Ralph ve Jack arasındaki çatışma, aslında çocukların düzen ve düzensizlik, iyi ve kötü arasındaki çatışması gibi görülür.
Golding’in savaş dönemini yaşadığını düşünürsek, Jack’ in savaşçı çocuklarının, yüz boyalarının ardında kimliklerini yitirmesi, oldukça anlamlı bir hal alır. Üstelik, hikaye kahramanları yetişkinler değildir, çevre koşulları değişince ortama uyum sağlamaya çalışan, özlerinde masumiyet olduğuna inandığımız çocuklardır.
Evla
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa