29 Eylül 2013 Pazar

Bülbülü Öldürmek

Atticus, eşini kaybetmiş, iki çocuğu olan bir babadır. Onun ilkokula yeni başlayan kızının gözünden dinlersiniz olayları. Bu kızın dünyayı gördüğü gözlerle, avukat olan babasının savunduğu bir zencinin davasını dinliyorsunuz. Bülbülü Öldürmek adlı kitabın ana konusu bu dava olabilir, ancak davanın ötesinde, bir aile yaşantısını anlatıyor, Atticus'un farklı bir baba olarak nasıl bir savaş verdiğini de öğreniyorsunuz, ona saygı duymamak, hayran olmamak mümkün değil.

Konuyu daha detaylı yazmak istemiyorum, kitabı okumayanlara bir boşluk bırakacağım, kitapta geçen, Atticus'un çocuklarına olan yaklaşımına dair kısa bir şey yazacağım, hepsi o. (Kitabı okumayan ve okuma niyetinde olan kişiler, yazının devamını okuduklarında pişman olmayacaklar diye düşünüyorum)

Suçluluk ile ilgili bir konu bu: düşünün ki evinizde bir vazo kırılmış, siz anne veya babasınız, iki çocuğunuz var ve en hareketli oldukları dönemdeler. Klasik olarak, anne ve babanın, çocukları çağırarak, onlara "neden kırdınız?" sorusunu sormasını bekleriz. Atticus ise farklı bir babadır, çocuklarına "ne oldu?" sorusunu sorar. bu iki soru arasında çok büyük, çok önemli bir fark vardır aslında:
İlkinde, çocukları suçlu olarak kabul edersiniz, ve onları bu şekilde suçlardınız.
İkinci durumda ise, çocukları suçlu kabul etmezsiniz, onları daha çok sorguya çekersiniz.

İki konuşmada da, baba veya anne çocuklarına değer vererek soru sormuştur; vazoyu görüp çocuğunu dinlemeden ona tokat da atabilirlerdi. Ne var ki, peşin peşin hüküm verilmiş bir olayda, çocuğa soru sormak da demokratik değildir. Atticus da adil olmaya çalışır.

Toplumda ise, suçlama çok yaygındır, beta hatası diyebiliriz bu duruma, sanığı dava başlamadan suçlu kabul etmek kadar yanlıştır. Bu konu bizim o kadar kanımıza işlemiş ki; biz suçlu olduğumuzda bile, suçumuzun bedeli çok çok hafif (mesela bir arkadaşımızın bize bir süre küsmesi) olduğunda bile, suçumuzu kabul etme taraftarı değilizdir, yargılanmaktan korkarız, kaçarız. Bu durum da insanı yalan söylemeye iter. Kitapta da, Atticus ile kızı Scout'un karşıtı olarak, babası ve toplum tarafımdan suçlu olarak kabul edilme korkusuyla hareket eden bir başka kız ile tanışırız.

Atticus da çocuklarını farklı bir bakış açısıyla yetiştirmeye çalışırken, toplumun baskısıyla da boğuşmak durumunda kalır, çocukları da bunun sıkıntısını yaşarlar elbette. Ki bu anlattığım yaklaşım, kitabın sadece kısa bir bölümüne aittir. Kitabın inanılmaz bir derinliği olduğunu düşünüyorum, ben ise sadece bir parçasına uzanabildim, eminim siz de okursanız, farklı renkler yakalayacaksınız.

İşin başka bir boyutu da, kitabın 1960 yılında yayınlanmış, 1935 yıllarında geçen bir hikayeyi anlatmasında gizlidir. Beyazlar ve zenciler arasındaki anlaşmazlığı anlatır, bizim ülkemizdeki sorunlarla özdeşleşebilecek sorunlardır bunlar. İnsan kendi halinden utanıyor, biz de aynı dönemden geçiyoruz, demek ki 80 yıl gerideyiz. 

1963 yılında da filmini yayınlamışlar, imdb'de en iyi 500 film arasında ve filmin Oscar ödülleri var. Filmde, kitaptaki konuya çoğunlukla bağlı kalınmış, ama kitapta ailenin yaşam şeklini gösteren farklı olaylar da var.

Kitabın ingilizce adı: To Kill a Mockingbird
Yazarı: Harper Lee
IMDB'de filmin künyesi: http://www.imdb.com/title/tt0056592/
Türkçe dublajlı olarak da bulabilirisniz.


Evla.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa