21 Mart 2013 Perşembe

İklimler...

Canımın içi, bu yazımda iklimler ve iklim olaylarıyla ilgili bazı terimlerin açıklamasını bulucaksın.. Yazının içinde; cemreler, iklim çeşitleri , nevruz , hıdırellez ve bu incelemelerim sırasında karşıma çıkıp bende merak uyandıran diğer konular var, mesela ergenekon efsanesi, demirci Kawa efsanesi, 40 sabır günü, din alimlerin hataları, hatta doğanın bozulan dengesi ile ilgili fikirlerim bile dahil.. Ne alakası var şimdi dediğini duyar gibiyim :) bi bak bakalım :))

Eskiden sene mevsimleri ikiye ayrılırmış; HIZIR yani yaz ve KASIM yani kış olmak , üzere.. Eskinin iklimleri daha doğrusu iklim olayları da daha kısa zamanlı ve daha fazla sayıdaymış kardeşim.. Ben günümüzde de kullanılan bazı aralıkları paylaşmak istiyorum seninle..

HIZIR 6 mayısta başlıyor KASIM ise 8 kasımda.. 11-12 Aralık günlerinde başlayıp 10 gün boyunca süren KARAKIŞ tan sonra GÜNDÖNÜMÜ olarak kabul edilen 21-22 aralık zamanlarında ERBAİN adı verilen zorlu günler başlıyor. Arapça kırk anlamına gelen bu terim kış mevsiminin en sert geçen 40 gününü temsil ediyor. Sayısal anlamda 40 ı temsilen söylenen erbainin , iklimsel anlamda temsil eden eş ismi ZEMHERİ, ne kadar çok duyduk değil mi bu ismi :) 21 aralıktan 31 ocağa kadar süren bu soğuk kış günlerinin bitimi, eski insanlar tarafından kurbanlar kesilip “bu erbaniden de sağ salim çıktık” demek suretiyle kutlanırmış… Bu sebeple erbani yani 40 sayısı yıllar-kuşaklar geçtikçe en zorlu dönem olarak akılda kalmış. . Hala daha zor günler geçiren insanlar için 40 gün sabır dilenir, 40 gün sabır edilir.. Çok duydum “40 ı çıktı” sözünü ben, bi bebek doğumundan sonra bile 40 gün beklenir ki bebek bağışıklığını kazansın gelen misafirlerden mikrop kapmasın. Ya da bi ölünün ardından 40 gün beklenir ki yakınları kendilerine gelsin normal hayatlarına dönebilsin.. 40. günün önemini kutlamalarla ya da anmalarla mutlaka yaşar yaşatırlar hala.. Taa buralara dayanıyomuş hikayesi bak.. :) ne garip değil mi? Erbainden hemen sonra elli anlamına gelen HAMSİN dönemi başlıyor (1 şubat 21 mart). Bu dönem de kış mevsiminin içinde kabul edilse de zemheri kadar soğuk ve zorlu geçmiyor. Zaten hamsinin son dönemlerinde de CEMRE ler düşüyor ve artık havalar ısınmaya başlıyor kardeşim.

Cemrenin günümüz açıklaması birer hafta arayla dünya üzerindeki üç bölgenin (hava su ve toprak) sırayla ısınmaya başlamasıdır. Cemre “kor ” anlamına geliyor Arapçada . Yani inanışa göre bu kor sırayla havaya suya ve toprağa düşerek ısıtıyor dünyamızı.. Gariptir; cemre kelimesi imre (imere veya emire) kelimesinden türemiştir ve İMRE’nin Türk ve Altay mitolojisi’nde bi cin olduğuna inanılmaktadır. Bu cin için söylenenler daha doğrusu yazılanlar şöyle; “ ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere karışır. Bundan sonra ısınmış topraktan buhar olarak yükselir”. Anlaşılacağı üzre İmre, baharın gelişini temsil ediyor. Neyse günümüze gönelim; cemreler düşme tarihlerinin de bir anlamı var günümüzde. Bu tarihlerdeki hava durumu bize sene ile ilgli fikir veriyor. Cemreler yağışlı geçerse yılın yağışlı olacağı söyleniyor mesela. Tabi bu fikir meteoroloji uzmanlarını haklı olarak kızdırıyodur :) Ben de olsam kızardım :) ama inanış böyle, ben de kültürümüzle ilgili edindiğim bu bilgiyi paylaşmak istedim :)

Birinci cemre; 20-21 şubatta havaya düşüyor, havalar ısınmaya başlıyor
İkinci cemre; 27-28 şubatta suya düşüyor, sular ısınmaya başlıyor
Üçüncü cemre; 6-7 martta toprağa düşüyor, toprak ısınmaya başlııyor
Bir sonraki dönem; (11-17 mart arası) BARDELACUZ dönemi, günümüzde KOCA KARI SOĞUKLARI diye biliniyo kardeşim :D bu dönemlerde hava hep kapalı ve soğuk olurmuş. Yine kadınları soğuklukla bağdaştırmışlar, başarılarının devamını diliyorum yani (!)

Veeeeeeeee

NEVRUZ ; 21-22 mart . Bu tarih ekinoksa denk gelir , baharın ilk günü kabul edilir gece ve gündüz birbirine eşitlenir. Doğanın uyanışı, doğa için yeni bir yıl başlangıcı olarak kutlanan nevruz ilk kez ikinci yuzyılda Perslerin kaynaklarında karşımıza çıkıyor. Pek çok kültürde baharın gelişi ile ilişkilendirilen nevruz; Anadolu ve Orta Asya Türk geleneklerinde Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı ve baharın gelişi anlamlarıyla kutlanırken, Kürt geleneklerinde “Demirci Kawa Efsanesi” ne dayanıyor, şimdi bu efsanelere değineyim biraz.

Ergenekon Türklerin Ortaasyadaki efsanevi anayurdudur, efsanede iki ana kısım vardır. Tamamı hakkında fikir birliği bulunmayan yazılı metinlerde de özet halinde bulunan bu hikaye bu yüzden tam olarak net değil. Fakat efsanenin ilk bölümü bir bozkurtun yardımı ve koruması ile Türk soyunun devamlılığının sağlanması ikinci bölümü ise geçit vermez dağlarla çevrili bir vadiye yerleşip buradan (vadinin adı Ergenekon) çıkmayı başarması ile ilgilidir. Zira bu çıkış ekinoksla aynı güne denk gelip nevruz bayramlarında çifte kutlama halinde anılıyor Türk kültüründe..

Demirci Kawa efsanesi ise acımasız bi yabancı hükumdar olan Zahhak’a (Dehak diye de geçiyor) isyan eden bi kahramanın öyküsü. Efsaneye göre zalim Dehak, acımasızlığını kendisini temsil etmesi için seçen Ehrimandan alır. Ehriman, Zervad adındaki tanrının iki oğlundan biridir. Kötülüğü ve kıtlığı temsil eder (diğer oğlun ismi Hürmüz dür, Hürmüz hep iyiliğin ve uygarlığın temsilcisidir ve kendisini temsil etmesi için Zerdüşt’ü seçmiştir.) Efsaneye göre Dehak bir gün amansız bir hastalığa (beyinde ur) yakalanır ve doktorları bu hastalığa tek çare genç beyinlerin kafasına merhem olarak sürülmesidir der. Böylece o coğrafyada (iran) acımasız bi katliam başlar. Kawa adlı demirci ise 17 oğlunu kaybettikten sonra son oğlunu da katleden Dehak’a, ürettiği demirden silahları halka dağıtıp, isyan başlatır. İşte o isyan 21 martı 22 marta bağlayan gece başlar kardeşim. Kürt halkı da bu mücadeleyi hatırlarlar nevruz bayramında.

İki halkında kendine özgü efsanesi ve kutlama sebepleri var.. İki efsane de iki gelenek de çok hoş.. Neden olay çıkıyo neden böyle güzel bi kutlama gününde güvenlik önlemleri alınmak zorunda kalınıyo anlamıyorum.. İnsanları birbirine düşman etsinler de nasıl olursa olsun.. Dayanamıyorum, öfkeleniyorum ne yapiyim! Neyse bu konu derin, uzatmayayım..

Evlacığım nevruzdan sonra öküz soğukları çiçek fırtınası zamanı gibi çeşitli dönemler de var, o ayrıntılara girmiyorum. Derken ; HIDIRELLEZ geliyor çatıyor :) yeri gelmişken (bilirsin muhtemelen ) hıdırellez adında (asıl ismi ederlezi) çok güzel bi şarkı var.. Goran Bregoviç’ten Kardeş Türküler’e kadar pek çok müzisyen seslendirmiş.. Özgü Namal da her ne kadar detone de olsa ; güzel söylemiş, o kadını hep samimi bulmuşumdur zaten.. Bence sen de söyle bunu, senin sesine çok yakışır.. Şarkının linkini sözlerini ve

Türkçesini gönderiyorum :
http://www.youtube.com/watch?v=LaQcpO-acH0

EDERLEZİ
same amala oro kelena
oro kelena dive kerena
sa o roma, o daje
sa o roma, babo, babo
sa o roma, o daje
ej, ederlezi
ederlezi
sa o roma, o daje

sa o roma ama rodive
ama rodive, ederlezi
same amala oro kelena
oro kelena dive kerena
sa o roma, o daje
sa o roma, babo, babo
sa o roma, o daje
ej, ederlezi
sa o roma, o daje
ej… ah…
same amala oro kelena
oro kelena dive kerena
sa o roma, babo, babo
sa o roma, o daje
sa o roma, babo, babo
ej, ederlezi
sa o roma, daje

Türkçe
Ederlezi goran,ederlezi
Kızların ağıtlar düzerken bosna yaylalarında,
Acıya bulanmıştı şenlikleri,
Ederlezi yine gelmişti her sene geldiği gibi,
Ne bilsin burada yetim kızlar var
Bu sene ederlezi babasız kalmıştı
Yetim kızların yürekleriydi gelen.
Sarı saçları mavi gözleriyle,
Gökyüzü bile özenirdi güzelliklerine,
Deniz utanırdı mavisinden,
Cenazelere uğurlanmıştı ederlezi,
Şurada yatan kefensiz, babalarımızdı
Boşnak kızları goran’ın,
Yetimdi sarıları, yetimdi mavileri.
Ah ederlezi, niye geldin bu sene
Bilmez misin, buradaki kızlar yetim
Şurada yatan babalarımızdı, kefensiz
Yaslar bağladı sarı saçlarımız
Babasızdı mavi gözlerimiz
Ve goran, haykır yine bosna dağlarına
Ederlezi kızlarım, ederlezi

Hıdırellez Hızır kelimesinden türemiş. Hızır biliyosun ki yaz demekti ki kelime anlamı da “yeşil” ayrıca.. Bu arada, Hızır adında bi “varlık” var, bu varlığın aslında bi insan olduğu sanılıyor, hatta peygamber olduğuna inananlar da var . Fakat gariptir Hızır’ ın bir insan olduğu kesin değil. Yani Müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de “Hızır Peygamber” gibi bir şey geçmiyor. Asıl olarak Hızır’ın yaşam suyunu(ab-ı hayat) içtiğine ve ölümsüzlüğe ulaştığına ,beraberinde şifa bolluk bereket gibi güzellikler getirdiğine inanılıyor.. Fakat Aleyhisselam sözü ile anılıyor hep . Sanırım Hızır’ın insan olduğu sanısı buradan ileri geliyor :D Ya ne tuhaf şey! Biz gafil insanlar kendi kendimize yazıp kendi kendimize okuyoruz yani :)) kendi kendimize peygamber de çıkarmışız baksana.. Başka neler çıkardık acaba kendi kendimize çok merak ediyorum (!) Hatta bir garipliğe daha rastladım internette onu da paylaşayım; Hızır ‘a bazı alimler; “peygamberdir” , bazı alimler; “velidir” diyormuş. Bak ne anlatıcam, İslami bilgisine saygı duyduğum bi yakınım ‘Bir türlü cevaplayamadığın sorularınla nasıl başa çıkabiliyosun? ben çıkamıyorum mesela’ diye sorduğumda, bana ‘Alimler var, onlara danışıyorum’ demişti. Hala saygı duyuyorum o arkadaşıma, onun inancıdır başım üstüne de söylemeden edemiycem; demek ki alimden alime de değişiyomuş doğrular :) Hatta alimler yerine göre hiç tanımadıkları hiç görmedikleri birini peyamber de ilan edebilyolar demek ki ya da gerçek bi peygambere “değildir” diyebiliyor (!) artık bilemiyoruz.. YA BENDE Mİ Bİ TUHAFLIK VAR ACABA EVLA? BEN BOŞ YERE Mİ GARİPSİYORUM BU DÜZENİ DERSİN? Herneyse , ben güzelim Hıdırellezime döneyim :) okuyan kendisi sorgulasın, bende kabahat bulmasın..

Hıdırellez 6 mayısta geliyor çatıyor canım benim. Hızır mevsiminin başladığı gün bu gün. Hıdırellez gecesi bolluk ve bereketin dünya üzerine yayılacağı inancı, insanların günümüzde dahi gül ağacının dallarına dileklerini yazıp bereket beklemelerine vesile oluyor . Ne güzel bi ritüeldir aslında :) gül ağacından medet ummak değil bence bu , baharın gelişini temsilen safça yapılan kutlama sadece:) Ben de kağıda bi dilek yazıp dereye attığımı gül ağacının altındaki toprağa üniversite kapısını çizdiğimi hatırlıyorum. Dereye attığım kağıdın içinde aşık olmak dair bi dilek dilemiştim.. Gül altına çizdiğim üniversite kapısı da şeklini tek bildiğim İstanbul Üniversitesinin meşhur kapısıydı.. Safça , çocukça bir heyecandı işte :D Nitekim üniversiteyi kazandım ama ne İstanbul’u kazandım, ne de aşkı hayalini kurduğum gibi yaşadım, hatta şimdi aşka inanmıyorum bile! Neyse yani şahsi görüşüm; “umut fakirin ekmeğidir” le aynı :)

Derken tekrar gündönümü gelir çatar (21 haziran). 21 haziranın fırtınası ve yağışından sonra sıcak yaz günleri başlar evlacığım :) 1Temmuz a ÇARK DÖNÜMÜ deniliyor. Çark dönümünde üzümler olgunlaşmaya başlıyormuş.. Sonra mı.. Sonrası fena .. Yılın en sıcak günleri başlıyor ; 31 temmuz- 7 Ağustos tarihleri arasındaki bu yılın en sıcak zamanlarına EYYAMI BAHUR deniliyor… Bu tarihler arasında kuyruklu yıldızın doğduğuna inanılırmış , ne tuhaf.. Sonra 23 Eylül Gündönümü ve sonra tekrar Kasım.. Devir böyle işte :) budur, böyle gider diyemiyorum ne yazık ki.. Biz dünyamınızın kıymetini bilmemeye devam ettikçe bu devir böyle gitmez tabi ki…

Biliyo musun bi gün doğanın bize hak ettiğimiz cezayı verip kendi düzenine devam etmesini diliyorum… Bizim neslimizi bile tüketse razıyım.. Sahip olduğumuz zeka lütfunu bu kadar beceriksizce kullanan biz insanlar, zaten dünya doğasının güzelliklerini hak etmiyoruz çünkü..

Didem

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa