Konstantin Simonov’dan “BEKLE BENİ”
Evla’cığım;
Konumuz Konstantin Simonov , sevdiği kadın Valentina Serova’ya 2. Dünya Savaşı yıllarında yazmış olduğu “Bekle Beni” şiiri ve şiirin öyküsüdür.
Öncelikle Simonov’u tanıtmak isterim;
Konstantin Mikhailovic Simonov 1915 yılında Petersburg’da doğmuş ve 1979 yılında ölmüştür. Roman şiir ve gazete yazarı olan Simonov pek çok eser bırakmış ve Lenin edebiyat ödülüne layık görülmüştür.
Simonov “Kızıl Yıldız” gazetesinin savaş muhabiri olarak 2. Dünya Savaşı’nda Stalingrad cephesine görevlendirilip gitmesinden anlaşılacağı üzre sosyalisttir. Hemen yeri gelmişken bi bilgi vermek isterim ;
Stalingrad cephesi ikinci dünya savaşının dönüm noktası olarak kabul edilir. Hitler’in ordularının kızıl ordu tarafından durdurulduğu cephedir. Simonov bu cepheddeymiş işte, kendisi savaş kahramanı sayılıyor şimdi :D zira şapkasındaki yıldızı da görmekteyiz. Hay allahım savaş ne tuhaf ne saçma bişey.. Neyse.
Simonov aşık olduğu Valentina yı savaştan önce Moskova taraflarında bi tren istasyonunda görmüş. O zaman Valentina Serova Sovyet sinemasının ünlü oyuncularındanmış. Sarışın uzun boylu zarif Valentina, Simonovun gözüne Kolomenskoye istasyonunda rüzgar beyaz eteğini savururup muziplik yaparken takılmış.. Ah erkekler! Pantolon giyinse aynı güzellikteki aynı kız, adamın dikkatini çekmeyecekmiş kardeşim demek ki :D bana biri vay efendim eteklerin savruluyordu gördüm aşık oldum dese aşkına hayatta inanmam yani, yürü git şekilci manyak derim yollarım adamı :D neyse konumuza dönelim, Konstantin Simonov Valentina Serova için “çok güzel bi kadındı ona aşık olmamak imkansızdı” diyerek yine beni çelişkiye düşürdü ne yazık ki . Neyse güzelim şiirin büyüsü bozulmasın canım benim. Aşık olduğu kadını güzel bulması normal diyelim güzel olduğu için aşık olduğunu düşünmeyip kendimizi teselli edelim :D velhasıl.. çiftimizin uzun savaş yıllarınca süren ayrılığından sonra şiir işe yaramış Valentina Simonov’un aşkını kabul etmiş ve 1943 yılında evlenmişler.. mutlu son yani :D Tam bu noktaya geri dönücem.
Şimdi şiirimize gelelim ;
|
Eveeet tam bu noktaya geri dönücem dediğim yerdeyim şimdi :) ne demiştim? “Mutlu son”
Ne yazık ki değil… Hikaye burda bitmiyor. Çiftimiz kavuşup evleniyor ve Simonov evlendikten sonra tekrar cepheye dönüyor. Savaş tamamen bitip Simonov gece gündüz düşündüğü sevgilisine geri döndüğünde ise ne yazık ki şöhret basamaklarını iyice tırmanan Valentin’i bıraktığı gibi bulmuyor..
Evla’cığım, ben bu yazıyı herhangi bi öğreticiliği olsun diye yazmadım.. Aslında bu hikayenin şu konularda bana fikir verdiği doğru;
Savaş yıllarında aşk, hasret ve çaresizliğin nasıl yaşandığı..
Aşkta aslında güzellik gibi basit ve en önemlisi kişinin elinde olmayan bi özelliğe ne kadar önem verildiği..
Bir türlü tatmin olmayan kadın ruhu… (Sabahattin Ali’yi reddeden Nahit Hanım’ a da doyumsuzluğu yüzünden en az bu kadar öfkelenmiştim, Sabahattin Ali gibi bi adamı nasıl reddeder diye az söylenmedim içimden, gerçekten tuhaf yaratıklarız.. )
Gerçeği bile bile sineye çekme tercihi..
Mevkinin, meşhur olmanın ve paranın insan karakteri açısından direk önem arzetmesi (mesela ünlü bi oyuncu olmadan önce doyumsuz değilmiş Valentine)
Ve bunun gibi duygu dolu pek çok şey düşündürdü evet, ama benim tek amacım bu hikayeyi seninle paylaşmak sadece bilmeni sağlamaktı.. Sen de kendine has şeyler düşünürsün eminim… Bu hikayenin Türkiye’de Ezgininin Günlüğü’nün ve Cem Karaca’nın da, yurt dışında pek çok yabancı müzisyenin de dikkatini çektiğini hatırlatırım canım benim. Bestesini yaptıkları bu şiirin kayıtları aşağıdaki linklerde;
http://www.youtube.com/watch?v=UI8QF3qSVvg
http://www.youtube.com/watch?v=uFETU04wvd4
Keyifle dinlemen dileğiyle ..
Didem
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa