14 Temmuz 2013 Pazar

Sevdiğin İş ve Mesleğin

Bence, insan kendisine huzur veren bir işi meslek olarak seçmemeli. Düşünün ki, resim yaparken inanılmaz mutlu oluyorsunuz, başka hiç bir sebebiniz yok, resim size huzur veriyor. Sonra, bunu meslek ediniyorsunuz, yani yaptığınız iş ticarileşiyor, bundan para kazanıyorsunuz, işin şekli değişiyor. Hele hele bir de tek geçim kaynağınız resimleriniz olursa, veya resminizi satıp kazanacağınız parayla neler yapacağınızı düşünüyorsanız,  o zaman, resim yapmak artık bir zevk işi olmaktan çıkar.

Başka bir örnekle, tiyatro oynamaya bayılıyorsunuz, hayatınızı bu işe adayabilirsiniz, zevk için yaptığınız tiyatroyu, bir zaman gelir para kazanmak için yapar oluyorsunuz. Eski performansınızı sürdürebilir misiniz bilemiyorum ama, tiyatrodan eskiden aldığınız zevki alamayacağınızı tahmin etmek zor değil.

Veya, araştırmaya ve yazmaya bayılıyorsunuz. Bütün gününüzü bilgisayar, kitap başında geçirebilirsiniz. Düşünün ki araştırma görevlisi oldunuz, göreviniz araştırma yapmak, üstüne bir de para veriyorlar, ne ala değil mi? Oysa öyle olmuyor. Üzerinden para kazandığınız bu meslek sizin yaratıcılığınızı kısıtlıyor, sizi kısıtlıyormuş.

Yada doktorsunuz, büyük bir hevesle, topluma faydalı olabilmek için seçtiyseniz bu mesleği, bu meslek sizi topluma küstürür, sabah 8 akşam bilmem kaç, zorunlu mesai, zorunlu doğu hizmeti, zorunlu sorumluluk duygusu... Belki de, sizi bu zorunluluklar içinde boğmasalar, siz zaten bunları yapacaktınız, hem de çok daha verimli olacaktınız.

İşten atılma korkusu, işi yanlış yapma korkusu, para kazanamayacağın kaygısı boğuyor çünkü insanı. Bütün heveslerden geçiyor, para kaygısına düşüyor.

Hele bir de iş saatleri sıkıysa, düşünsenize, yapmaya bayıldığınız bir şeyi bir düzenin kısıtları altında belirli saatlerde yapmaya zorlanıyorsunuz. Örneğin, saat 8 de şan eğitiminiz başlıyor veya 2 gün içinde zengin bir adama güzel bir tablo yapmanız bekleniyor veya mesai saatlerinde mutlaka ki işinizi bitirmeniz gerekiyor.

Bunun bir ileri boyutu, belirli saatlerde belirli bir yerde olmanızın beklenmesi... Saat 8 ile 6 arasında resim yapmak, müzikle uğraşmak, araştırma için masanızda bulunmak, tiyatro provalarına katılmak, hastanede hasta bakmak zorundasınız. Bu saydığım örnekler içinde sadece araştırma görevlisinin masa başında bulunması iş yaptığını kanıtlamaz, ona rağmen araştırma görevlisinden veya akademisyenden masasında bulunması beklenir. :D saçma değil mi ?? Bütün gün masasında oturup çalışmayan bir akademisyen hayal edin, oldu mu şimdi? Diğer meslekler için de aynı şey söz konusu, işini hevesle yapmayan para için yapan adam zaten kaybolup gitmiştir, ona ne dersen de... Ama işini severek yapan insandan böyle yersiz bir kısıt içinde çalışmasını beklersen, o insan da para odaklı olur, o insan kaybolur.

Bu zaman ve yer kısıtı, "insanları özgür bıraktığınızda, insanlar asla çalışmazlar" zihniyetinin, yaptığı işten zevk almayan insana dayatmasıdır, yerine göre de hak verilebilir bu zihniyete. Ama sevdiği işi yapan insana; verilebilecek sağlam bir ceza, işten soğutma aracıdır bu kısıtlar.

İstisnaları olmakla birlikte; yöneticiler, amirler, koçlar, hocalar vs düzensizlikten korkarlar ve sizin zaman ve mekan kısıtlarına uymanızı beklerler. Neticede onları bu mantığa getiren yaşadığımız ortamdır, onların da aynı kısıtlar içinde çalışmış olmalarıdır.

En azından bazı kurumların (hastaneler gibi, üniversiteler gibi, sanatla-yaratıcılıkla ilişkili kurumlar gibi... ), belirli bir anlayışa sahip insanlar tarafından yönetilmesi, o kurumdaki yaratıcılığı canlı tutacaktır. Ve sonra belki bir gün, her birey severek yaptığı bir iş bulabildiğinde, yöneticiler gereksiz hale gelir :)

Bunun için insan kendisine bir açık kapı bırakmalı bence, para ile özdeşleşmemeli yaptığı işin tamamı, para için yapmamalı sevdiği şeyleri. Bu da herhalde şöyle olabilir, (şu an ağır bir şekilde saçmalıyor olabilirim, yeterince düşünmedim bu bölümü, atacağım!), düzen içinde yaptığınız işi, iş dışında bir zamanda kendiniz için (ücretsiz olarak, sadece kendi zevkiniz için) yapmaya devam edebilirsiniz.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa