28 Şubat 2013 Perşembe

Bilime Fesat Karışır Mı?

İlk makale çalışmamı, çok saygı duyduğumuz bir hocamız ve bir doktora öğrencisi arkadaşımla birlikte, yazmıştık. Hocamız, çalışmamıza çok emek harcamıştı ve biz makalemizin özeti ile bir kongreye başvurmuştuk. Kendi adıma şunu söyleyebilirim; makalenin reddedileceğine dair tek bir an bile bir şüphe etmedim.

Ama olmadı :) Adı bende saklı Kongre, bizim makalemizi reddetti.

İlk düşündüğüm şey, makaleyi değerlendiren kurulun yetersiz olduğuydu :) Kabul edilen makalelere baktım, adlarını okumadan, bizim makalemizden daha kötü olduklarına karar vermiştim bile. Bizim makalemizin kıymetini anlayamadılar, hem daha sadece bir özet göndermiştik, bir de bitmiş halini görselerdi ya! Böyle karar mı verilirdi?

:)
Neyse ki, kısa sürede kendine geliyor insan, kalabalık bir hakem kurulu toplanıyor neticede, farklı farklı üniversitelerden geliyorlar, "olur mu öyle şey?" diyor insan kendisine. Hatta bu ilk yenilginin kendisini kamçıladığını düşünüp mutlu olmaya çalışıyor.

Ama işte ne olduysa, bundan sonra oldu. Ben bu değerlendirmeyi ve reddedilmeyi tam anlamıyla kabul edip, aklımı başıma toplayıp; bizim özet olarak gönderdiğimiz çalışmanın, neden reddedildiğine dair bir merak içerisine girdim. "Madem alanında değerli insanlar biraraya gelmişler, bizim makalenin özeti üzerine de düşünüp tartışmışlar, o zaman oradan faydalı bir bilgi çıkmıştır" diyor, "nerede eksik kaldık, hangi açıdan geliştirmemiz lazım kendimizi" diye soruyor insan kendisine.

E-posta attım, biz bu açığımızı kapatalım, neden kabul edilmediğimizi öğrenelim diye açıklamamı yaptım. Gelen cevap şu şekilde oldu: "Her alandan kabul edilme oranları önceden belirlenip, bildiriniz puanlar açısından bu orana giremediğinden reddedilmiştir".

Oldukça açık bir şekilde yazılmıştı ancak benim aklım cevabı anlamaya ermedi, bir daha e-posta attım, kriterleri öğrenebilir miyim dedim. Gelen cevapta, hakem kurulundan birisiyle görüşmem gerektiğini, kendilerinin bilgi sahibi olmadıklarını yazmışlar. Bu arada, yazdığım e-postalara 4 gün sonrasında cevap aldığımı da belirteyim. Bunun üzerine artık e-posta atamadım.

İleride, tekrar buna benzer bir olay yaşayacağıma neredeyse eminim. Bir değerlendirme yapılacak, başvurulara puanlar verilecek, sonra ben sadece sonuçtan haberdar olacağım. Bu sadece benim için de geçerli değil, oraya başvuran herkes, makalesinin neden reddedildiğini ve hatta neden kabul edildiğini dahi bilemeyecek. Hem zaten kimsenin, makale özetinin neden kabul edildiğini sorguladığını zannetmiyorum, bizimkini kabul etselerdi ben de sorgulamayacaktım.

Nihayetinde şunu anladım; alanında uzman, bilmem kaç tane profesör ve doçenti içeren, o ağır hakem kurulunun kararı, bize sadece "kabul" veya "ret" kelimeleriyle özetleniyor ve bu, çoğunluk tarafından da yeterli görülen bir bilgi oluyor. Oysa benim; değerlendirmedeki kıstasları ve göndermiş olduğum özetlerin hangi kıstaslarda düşük puan aldığını, talep bile etmeden öğrenmem gerekmez miydi?

Üstelik bu, bilgi saklayan yaklaşım; kongredeki hakem kurulu tarafından yapılan değerlendirmenin kalitesiyle ilgili şüpheye düşürür insanı; "acaba değerlendirmede gizli kapaklı bir şey mi var ki, açıkca ilan edilmiyor değerlendirme şekli?" diye düşünmez mi insan? Oysa değerlendirme kıstasları açıklansaydı, bunların hiç biri akla gelmeyecekti. Belki de çok basit ve anlaşılır bambaşka bir sebebi var, bilemiyoruz ki! Bu gizlilik, insanı kötü düşüncelere itiyor işte.

Amann, şikayetçi değilim, yanlış anlaşılmasın :) fesatlık işte benimki. Umarım bir gün birileri, bu sorunu kalıcı olarak çözer de, benim gibi fesatlara laf söyletmez, onu isterim.

Evla

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa