Siddhartha
Bu yazı Hermann Hesse'nin yazmış olduğu Siddhartha adlı kitapla ilgilidir
Kitabı okumaya niyeti olanları uyarayım, bu yazıyı okumayın bence.
............
Ne arıyorsun Siddhartha? Ne kadar şiddetle arıyorsun? O aradığın amaç için bunca çaba...
Bilginin, bilme isteğinden, öğrenme isteğinden daha azılı bir düşmanı olamaz. (alıntı syf 29)
Bir adam sokakta yaşadı, bir kadın içki masasında, bir genç uyuşturucuda aradı. Bazısı aramaktan vazgeçti, bazısı bulup bıraktı belki de. Gözlerimizden belliydi henüz ulaşamadığımız bir şeyleri aradığımız, elimizdekiler yetersizdi, başka bir şeyler olmalıydı, başka türlü...
Düşüne düşüne yürüyen Siddharta, bir ara yavaşladı ve sordu kendi kendine:
-Peki ama nedir senin öğretilerinden ve öğretmenlerden öğrenmek istediğin ve sana öğretmenlik edenlerin bir türlü sana öğretemediği?. Ve şu yanıtı verdi soruya:
-Hikmetini ve iç yüzünü öğrenmek istediğim şey Ben'di. Ama alt edemedim, sadece yanılttım, sadece kaçtım ondan, sadece saklanıp gizlendim. Doğrusu, dünyada benim bu Ben'im kadar; bu yaşıyor olduğum, başkaları gibi ve başkalarından ayrı biri olduğum, Siddhartha olduğum bilmecesi kadar, kafamı başka hiç bir şey kurcalamadı. Ve dünyada benim kadar, Siddhartha kadar az bildiğim başka bir şey yok. (alıntı syf 47)
Her şeyden vazgeçti, ilk önce kendinden, sonra kendinden kaçtığını düşünüp hayata döndü. Dönüğü hayat ise, daha önce yaşadığın manevi hayattan çok uzakta idi.
İnsanoğlu o testiyi dolduracak öz'ü içkide, gece hayatında, cinsellikte, adrenalinde, uyuşturucuda, kaldırımlarda, aşkta, bir çocuğun gözlerinde arıyor; sen neredesin Siddhartha?
Sen de bu hayata dahil oldun ama aslında bir parçan hep dışında kaldı.
Onlarda bulunup kendisinde eksik olan bir şey vardı, bu yüzden imreniyordu onlara, onlara ne kadar çok benzerse, içindeki imrenme duygusu da o kadar büyüyordu. Bu insanların haayatlarına verdikleri öneme, sevinç ve korkuları coşkuyla yaşamalarına; o bitip tükenmeyen sevdalanmalarındaki ürkek ama tatlı mutluluğa imreniyordu. (alıntı syf 81)
Şimdi ise, zenginsin, hayatta isteyebileceğin her şey ayaklarının altında ama sen hala o boşluğu taşıyorsun ve gençliğindeki o heyecan ve umut dolu sesin kısılmış, sen bile duyamıyorsun o sesi.
Ve her şeyi bıraktı, her şeyden ayrıldı, yolda ölümü düşündü.
... ölümlüdür görüntüler dünyası, ölümlü, son derece ölümlüdür giysilerimiz saçlarımız, vücudumuzun kendisi ayrıca. Üzerimde varlıklı birinin giysileri var, yanlış görmedin. Sırtımda böyle giyisilerle dolaşıyorum, çünkü varlıklı biriydim; kendilerini dünyaya adamış insanların, zevk ve sefa peşinde koşan kimselerin saçları var başımda, çünkü ben de öyle biriyim. ...varlıklı biriydim ama yollara düştüm, yarın nasıl biri olurum, bilemeyeceğim. (alıntı syf 95)
Yine de insanız, insan kendini affeder, bazı şeyler yaşanmadan bilinmez. Siddhartha da öyle yaptı. Hatasını ise kibrinde buldu, çile çekmesine rağmen köreltemediği nefsine işleyen kibrinde.
Dinlemeyi öğrendi, zamandan bağımsız yaşamayı ve az konuşmayı öğrendi sonra. Artık çok az kişinin varlığını fark ettiği bir adamdı, bir yere bağlı değildi.
Hayır, gerçekten arayan biri, gerçekten bulmak isteyen biri, hiç bir öğretiyi benimseyemezdi. (alıntı syf 111)
Sonrası, olgunlaşma dönemiydi onun için, hayattaki kör sevinçlerle, kör heveslerle birlikte geçen.
Gerçekte bilgeliğin ne olduğu, uzun arayışlarıyla neyi amaçladığı konusunda bir sezgi Siddhartha'nın içinde yavaş yavaş tomurcuklanıyor, yavaş yavaş olgunluk kazanıyordu. Bu her an, yaşamın ortasında birlik düşüncesini düşünebilme, onu hissedebilme ve nefesle içine çekebilme konusunda ruhta her an var olan eğilimden başka bir şey, bir yetenekten, gizli bir hünerden başka bir şey değildi. (alıntı syf 129)
Artık gidenlere, kalanlara, kendisinin ve başkalarının çektiği acılara üzülmüyordu. Yazgıyla savaşmayı bırakmıştı.
Bilgeliğin öğretilemeyeceğini anlamıştı Siddhartha çünkü öğretilen her şey tek taraflıydı, oysa bir insan sadece masum veya sadece günahkar olamazdı, hayat her zaman çift taraflıydı, öğretiler ise sadece tek taraflı. Bu farklı taraflar, aynı anda aynı yerde ve zaman içerisinde vardır diye düşünür Siddhartha. Onları olduğu haliyle görür, olduğu haliyle seversen güzel gelir sana.
... tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır. (alıntı syf 140)
Sen Siddhartha, seninle karşılaşsak bana kim olduğu söyler misin? Gülümsemenden tanır mıyım seni?
NOT: Burada yazılanlar kitabın özeti gibidir ancak, kitabı okumaktan sizi alıkoymasın diye elimden geldiğince çabaladım. Siddhartha, eski zamanlarda yaşamış, ve bizlere benzer bir hayat sürmüştür. Kitabın bu bölümünden hiç bahsetmedim mesela, sadece bana anlamlı gelen yerlerini seçtim. Kısacası, okumak isterseniz, yazının başında da uyarmıştım ama merak ettiniz okudunuz belki; kitabı okurken yine de sıkılmayacağınızı tahmin ediyorum, eminim burada yazılanlardan başka anlamlar bulacaksınız.
Evla
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa