İnatçı Hikaye
Ahşap oymalı, görkemli bir kapının eşiğinde, merdivenlerde nöbet tutan bekçinin boş anını yakalayıp, bir basamak daha çıkar genç kız. Sinirlenen bekçi, bir elini kapının üzerine sertçe vurmuştur. Artık genç kız, ayak parmakları üzerinde yükselmiş, bekçinin gözlerinin içine dikmiştir gözlerini. Bekçinin kömür karası bıyığı, genç kızın uzun saçlarındaki kurdela ile aynı hizadadır. Genç kız, pala bıyıklı orta yaşlı bu bekçiyle tartışmaya başlar. Bekçinin kafasını şiddetle sağa sola savuruşunu saymazsak, omuzları gergin, bacakları hafif aralı, taş bir duvar gibi dikilmiştir genç kızın karşısına, ardındaki kapıdan çok da bir farkı yoktur aslında. Kısa bir süre sonra, kızın, ısrarla içeri girmek istemesini reddetmekten bıkmış ve biraz da sinirlenmiş halde, uyarısını tekrarlar:
-Yasak kardeşim , giremezsin!! Bir yandan da da bu kızın, taş çatlasın 16 sında olduğunu düşünmektedir.
Genç kız inatçıdır, bekçinin lafı bittiği an, konuşmaya başlar, istifini de bozmadan cevap verir:
-Ne demek ya, ne yasağı!!
-Yasak dedim ya güzel arkadaşım, hala ne yasağı diyorsun! Yasaaaak!
-Ya nerede yazılı bu yasak? Kim koymuş bunu, sen bu yasağın bekçisi misin???!
-Bak ablacım, bak, güzel güzel anlatıyorum anlamıyorsun. Bu kapıdan geçmek yasak dediler bana, gerekli uyarıyı da yaptım sana! Beni zor kullanmaya mecbur etme!
Genç kız, bir an ne diyeceğini bilemez, bekçinin "zor kullanmak" derken neyi kastetmiş olabileceğini düşünür, kapının yamacındaki kalın sopaya ilişir gözü, ama cinsiyetine ve biraz da şansına güvenerek:
-... zor kullanacaksın ha? Ne yapacaksın allasen?! diye restini çeker bekçiye. Bir yandan da ayak tabanlarını yere basmıştır, kaçması gerekirse diye.
-Tövbe tövbeeee...
Gencecik bir kız.. çok da pis bir inadı var, kızamıyor ki insan diye geçirmektedir bekçi aklından. Aynı cümleleri başkasına kurmuş olsaydı, yer gök inlerdi sesinin şiddetinden, şimdi ise sesi çıkmıyordu bile. O anda hata yaptığını fark eder ve görevinin ehemmiyetini hatırlayarak, kaşlarını çatar. Gözleri çakmak çakmak olan kıza diker gözlerini, tam ağzını açmışken, kız ondan önce davranıp:
-Tamam, gidiyorum der. Kız bir yandan uzaklaşır ama bir yandan da söylenmeye devam eder
-Ama o zaman yaşamayayım ya, yaşamak da mı yasak yani??!!! Yedik mi kapını, zaten bu kapı...
Kızın sesi uzaklaştıkça, bekçi bir yandan görevini yaptığı için rahatlamaktadır, bir yandan da kalbinin sıkıştığını hisseder. Bu burukluğun nereden geldiğini anlayamaz, kızın solan gölgesine bakarken, onu bir daha görmemeyi diler.
Uzaklaşan kız ise, kendi kendisine teselli arıyordur; bütün kapıların önünde bekçi yoktur, herkese açılan kapılar vardır mutlaka... Bir gün bir kapının kendiliğinden açılacağına inanmak için zorlar kendisini, bu kaçıncı kapıdır giremediği, saymaz , ama bir umuttur işte, bırakamaz.
Evla
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa