Gıda ve Reklamı
Gıdada amaç, her seferinde biz müşterilerin istediği ürünü aynı kalitede ve mümkün olan en ucuz fiyata satabilmek. Fiyatın düşün olması için de kaliteyi mümkün olduğunca az etkileyecek, ama mevcut bileşenin yerini tutacak farklı bileşenler bulmak gerekir.
Şeker, artık şurup olarak mısırdan elde ediliyor. Hatta şurubu bir kenara bırakın, kimyasallar kullanılıyor bir gıdaya tat vermek için, tatlandırıcılarla daha ucuza üretiliyor ürünleri.
Örneğin toz pudinglerde, nişastaya yüklenip diğer bileşenlerden kısarak, ürünü daha ucuz hale getirebiliyorsunuz. Mısır nişastası, genetiği değiştirilmiş bir gıdadır, ucuzdur.
Örneğin domates salçasında, piyasada son tüketiciye satılamayan ezik, çürük domatesleri kullanarak maliyeti azaltabiliyorsunuz. O yüzden, ev salçaları, hem tuzlu olduklarından hem de hammadde kalitesi yüksek olduğundan daha uzun süre dayanır. (Ev salçası yemek de risklidir, içinde ölümcül bir mikroorganizmanın toksinleri (zehri) bulunabilir, ama ticari salçalarda bu risk yoktur.)
Örneğin siyah zeytin üretirken, salamura olması için beklememek için kimyasalları kullanıp zeytin siyahlaştırılır. Bu işlem 4 saat kadar sürer; evde haftalar alır, işletmede saatler.
Örneğin, zencefil tozu olarak sattığınız ürünün içine leblebi tozu koyulur, ürün maliyeti ucuzlar, ama satış fiyatı aynı kalır. Toz biber yerine kiremit tozu almaktansa, zencefil yerine leblebi tozu tüketmek daha iyidir diye seviniriz sonra biz.
Zeytin yağı yerine, ne olduğu belli omayan ancak en nihayetinde yağ olan bileşenler kullanılır.
Başka bir yöntem de, ürünün kalitesini arttıracak kimyasallar veya bizlerin gözünü boyayacak reklamlar kullanarak, ürünü daha da pahalıya satmaktır.
Örneğin esmer şekerin, daha az işlem görmesine rağmen, beyaz şekerden daha pahalıya satılır.
Mevyeli sodalarda, doğal mineral suyunun içine istediğiniz meyvenin aromasını (tamamen kimyasal olanından) koyup, üründe o meyvenin özü varmış gibi düşünelim diye renklendirici katılır.
Çocuklara satılan meyveli kakaolu sütlerde de yine aroma ve renklendirici kullanılır.
Meyve sularına şeker ilave edilir, hatta belki tatlandırıcı konulur.
Bir gün, şu toz cappucino, latte, sütlü kahve ürünlerinde neler var bir bakın. İlla ki orada yazılı kimyasalların işlevlerini bilmemiz gerekmiyor. Süt normalde sıvı formdadır ve o paketlere girebilmesi için toz hale getirilmektedir. Orada okuyacağınız bileşenler de sütün bileşenleri, aromalar, toz haldeki ürünün topaklanmasını önleyen kimyasallar vb. den oluşmaktadır.
Reklam.. işin sırrı reklamdadır. Kanserojen olsa da tav oluruz biz reklamlardaki ürüne, sorgulamadan alırız. Hadi biz bilemedik, satın aldık, canımız çekti, çocuğumuz istedi neyse; ya bu işi yapan firmalar? İnsan sağlığına değer veren bir birey, göz göre göre bu sağlıksız ürünlerin imalatını gerçekleştirebilir mi?
Eee, işin ucunda bizim cebimizdeki paralar var elbette; düşünmeye, sorgulamaya ne gerek!
Benim fikrim şudur, gıdalarla ilgili reklamlar toptan yasaklanmalıdır, gıda ticari çıkar uğruna kullanılmamalıdır; çünkü gıdalar sağlıkla doğrudan ilişkilidir.
Sadece organik ürünlerin reklamı yapılabilsin, bilmem hangi köydeki bilmem hangi teyzemin, devlet kontrolünde ürettiği tandır ekmeğini görelim televizyonlarda mesela.
Çocuklar şekerlemeleri görünce annelerinin, babalarının paçalarına yapışmasınlar da; Hatce Ana'nın köy peynirine özensinler, ne olur yani?
Evla
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa