2 Şubat 2013 Cumartesi

Hastanede Bahar Havası

O korkunç müziklerle adını vermek istmediğim bir devlet hastanesinde karşılaştım. Asansörde, koridorda, olur olmadık yerlerde çalıyorlar, orada burada hoperlörler var. Afrikadan gelen esintiler, ilginç üflemeli çalgılar, aksak bir ritm..
Yani hastane ortamı zaten geriyor insanı, yapısında bu var, bir de üzerine afrika esintileri gelince manyakça bir karışım oluyor, sanki mavinin üzerine pembe bir kimyasal ekliyorlar da, beynimde bir dumanlanma, ısınma oluyor !
Sonra kendimi kaptırmaya çalışıyorum, hayat aslında çok güzel, gevşe evladım, gevşe çocuğum diyorum. Bir an sakinleşiyorum, sonra o tiz ses tekrar kulaklarıma vuruyor ve benim ayarım yeniden kaçıyor.
Sonra yönetimin, bu müziği seçmedeki mantığını düşünüyorum, hastalar zaten hüzünlü, yavaş bir müzik verip insanları hıçkırıklara boğmak istemediler muhakkak, onlara hak veriyorum, müziğin tırmalayan etkisi biraz daha azalıyor.
Ne var ki sonrasında kendimi kandırılmış hissediyorum! Ben hayatım boyunca Afrika'ya gitmedim, Bahamalar'a gitmedim, Brezilya'ya gitmedim, Peru'ya gitmedim, bunlar benimle dalga geçiyorlar diyorum.
Üstelik hastanedeyim, yani keyifli bir hal takınmam pek mümkün değil, ortalama hasta psikolojisine kıyasla keyfimiz de yerindeydi bizim aslında, ama olmuyor olmuyor, anlayamıyorum niyazi!
Aklıma püsküller geliyor. Zenciler bellerine püskülleri bağlamış, ayakları çıplak hoplayıp geziyorlar, o üflemeli çalgılardan çalıyorlar.
Bu müziğin ait olduğu o yörede, kendi hastanelerinde bu heyecanlı müzikler çalınsaydı, bu insanlar sinirlenir, o püsküllerini alıp hoperlörlerin deliklerine tıkmazlar mıydı? Şimdi bizim suçumuz nedir ki bu müziklere hastane ortamında maruz kalıyoruz? hele hele!!
Yani, kendimi takıntılı hissediyorum, çok düşük desibellerde yaptıkları bu yayın, benim beynimde irice dalgalara dönüşüyor, benim beyin ritmimi bozuyor. Kendi kendime söyleniyorum ama başka herhangi birinin de bana katılacağını zannetmiyorum. Bir ergen klişesi olarak, kimse beni anlamıyormuş gibi hissediyorum, yalnızlığım büyüyor gözlerimde! Yani, bir ses, bir nefes, bir kul daha rahatsız olsun bundan diyorum, ama saadete ulaşmak için dikenli yollarda yürümek lazımmış herhalde, bütün o huzursuzluğumu içime atıp, sükut içinde beni bekleyen hastane odasına giriyorum.

Bir gün elbet, bir gün, o ışığı göreceğim gün gelecek elbet, ve ben oradan oraya salınan kuşlar gibi özgürce uçacağım semalarda, kanatlarımdan çıkan rüzgarın tozu katlanarak büyüyecek, kulaklarınıza değecek, sonra da o dalga katlanarak büyüyecek ve hastanelerin müzik sistemlerini yok edecek!!
Saygılarr

Evla

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa