Blog Yazarları ve Kişilikleri
Aşağıdaki yazının kaynağı: 2010 yılında International Journal of Human-Computer Studies adlı dergide yayınlanan, Jamy Li ve Mark Chignell'in yazmış olduğu "Birds of Feather: How Personality Influences Blog Writting and Reading" adlı makale.
Li ve Chignell, blog yazarın kişiliğinin, blogdaki yazılarına yansımış olabileceğini ve okuyucuların, kendi kişiliklerine yakın buldukları yazarların bloglarını beğeneceklerini düşünüyorlar. Blog yazarının dili kullanma şeklini, onun kişiliğini yansıtan bir unsur olarak kabul ediyorlar (başka araştırmalara dayanarak elbette). Hatta Pennebaker ve King (1999) soyadlı yazarlar, üniversite öğrencilerinde yaptıkları çalışmada, yazıları bir programdan geçirip, kişilikle ilişkilendiriyorlar. Bu çalışmayı ayrıca anlatmak lazım bence, o yüzden detaya inmeyeceğim.
Blog yazarlarının kişiliğini ölçebilmek için Goldberg'in (1981) "Büyük Beş" adını verdiği beş özellik araştırılmıştır. Bunlar:
1. Dışa dönük(konuşkan) - İçe dönük (sessiz)
2. Duygusal olarak dengeli (sakin) - Nevrotik (sinirli)
3. Katılımcı (uyumlu, arkadaş canlısı) - Katılmayan (soğuk, arkadaş canlısı olmayan)
4. Sorumlu - Sorumlu olmayan
5. Deneyimlere açık (hayal kurabilen, yaratıcı) - Deneyimlere kapalı (yaratıcı olmayan)
Hipotez 1: farklı okurlar arasında görüş birliği sağlanıp sağlanmadığına bakılmış. Yani A yazarıyla ilgili, okuyucular ortak değerlere varabilmiş mi bunu incelemişler, ki bu ilk hipotezin konusu oluyor.
Hipotez 2: Blog yazarlarının kendi kişilikleriyle ilgili belirttikleri özelliklerle, okuyucuların öngördüğü özelliklerin birbiriyle örtüşüp örtüşmediğine bakmışlar ki bu da ikinci hipotezin konusu oluyor.
Hipotez 3: Psikolojide "benzer olanın çekiciliği" olarak bilinen durumun, blog yazarı-okuyucusu arasında olup olmadığını da görmek istemişler. Bu durum "Birds of a feather flock together" olarak özetlenmiş, makalenin adı da buradan geliyor. Huyu suyu aynı olanların kümelenmesini, biraraya gelmesini anlatır.
Hipotez 4: Günlük şeklinde yazılan bloglar ile yorum içeren bloglar arasında, daha önceki çalışmalarda bazı farklılıklar bulunmuş: örneğin günlük formatında olan yazılarda kadınsı (feminen) kelimeler varken, yorum bloglarında erkeksi kelimeler kullanılıyormuş. Bu çalışmada da bu iki blog türünde kullanılan kelimeler arasında bir farklılık olup olmadığına bakmışlar, ki bu da dördüncü hipotez oldu.
Beşinci ve son hipotezin konusu ise; blog türünün, okuyucunun yazarla ilgili yorumunu etkileyip etkilemediğini görmek istemişler, kişilikle ilgili değerlendirmelerin bu iki farklı tür için değişip değişmediğine bakmışlar.
Yöntem ise; blog yazarlarının laboratuvar ortamında yazı
yazmasıyla başlar. Yazarlar toplam 8 (2
kadın, 6 erkek) kişidir, bunların 4’ü daha önceden hiç blog yazısı yazmamış
insanlardır. Yazarlar, hem günlük formatında, hem de yorum formatında en az 2
yazı yazarlar (20 dakika içinde). Yazarlar aynı zamanda, kişilik testini
doldurmuşlar.
Deneyde, 12 tane de okur (6 kadın, 6 erkek) bulunur. Bu
kişiler de, hangi yazara ait olduğunu bilmedikleri yazıları karışık bir sırada
okumuşlar. Yazıyı okuduktan sonra da, “bu blog yazarıyla büyük ihtimalle beraber çalışırdım”
ve “muhtemelen bu blog yazarını severim” ifadelerine ne kadar katıldıklarını
bir ölçekle (Likert ölçeği) ifade etmişler, böylece okurun blog yazarını ne
kadar çekici bulduğu analiz edilmeye çalışmış. Okurlar ayrıca 5 unsurlu
kişilik testini de her yazı için doldururlar.
Dil analizi için, 2001 yılında Pennebaker ve arkadaşlarının
oluşturmuş olduğu Linguistic Inquiry and Word Count (LIWC) adlı,
kelime tabanlı yazı inceleme programını kullanılar.
Sonuçlar ise şöyle:
Öncelikle, blog yazılarının ortalama uzunluğunu kontrol
etmişler, başka çalışmalarda belirlenmiş ortalama blog uzunluğundan daha kısa
çıkar yazılar. Bunu da yazarların belirli bir zamanda en az iki yazı yazmaları
için kısıtlanmasına verebiliriz.
Daha sonra, yazarların kendi kişilikleriyle ilgili
yorumlarını ile, LIWC programına tarattıkları blog yazıları arasındaki ilişkiye
bakarlar. LIWC sonuçlarıyla, blog yazarlarının kendileriyle ilgili
tanımlamaları birbiriyle uyumlu çıkar. Buna karar vermek için Pearson’ın
Korelasyon katsayısını hesaplıyorlar, sonuçlar arasındaki ilişkinin gücüne
bakıyorlar. Özellikle duygusal kelimeler, dışadönük-içedönük özelliği
tanımlarken yüksek korelasyon (anlamlı ilişki / r=0,75) gösterir. Yani
dışadönük insanlar daha çok olumlu duygusal kelimeler kullanırlar. Olumsuz
duygusal kelimelerin artması da sorumluluk (r= (-) 0,87 ) ve duygusal dengenin
(r= (-) 0,83 ) daha düşük olduğunu göstermiş. Demek ki, günlük tarzı blog
yazmak, blog yazarının kişiliğini (yorum yazılarına kıyasla) daha çok
yansıtıyor.
İlk hipotez yalanlanamaz (başka bir değişle ilk hipotezi
destekleyici sonuçlar elde edilir). Yani, okuyucuların yazarların kişiliğiyle ilgili yaptıkları değerlendirmeler, kendi aralarında (5 kişilik unsuru için de) uyumludur. Bunu ölçmek için Kendall'ın W uyumluluk katsayısına bakarlar.
İkinci hipotezde, yazarın kendisiyle ilgili olarak belirttiği kişilik özelliğiyle, okurun yazarla ilgili yaptığı değerlendirmenin uyumuna bakıyorlardı. Bunun için de, okuyucuların o kişiyle ilgili yaptıkları kişilik değerlendirmelerinin ortalaması alınıyor ( her bir kişilik unsuru için). Daha sonra bu değerle, yazarın kendisine ilgili unsurla ilgili verdiği değer arasında korelasyon hesaplanıyor. Bunu da Kendall'ın tau derecelendirme katsayısı ile yaparlar, ki bu katsayı iki ölçüm arasındaki uyumu vermektedir, derecelendirme (kişilik ölçümünde, örneğin, dışadönüklük-içedönüklük arasında bir derecelendirme yaptılar, hangisine daha yakınsa, ona yakın olan tarafı işaretlediler, bu tarz derecelendirmeler için kullanılıyormuş tau katsayısı) korelasyonudur. Aralarında anlamlı bir ilişki bulamamışlar.
Üçüncü hipotez olan benzerin çekici olması, katılımcı lık ve deneyimlere açıklık olmak üzere 2 kişilik özelliği ile anlamlı ilişki içinde bulunmuş Kısacası, bir okurun blogdaki yazıyı beğenmesi durumunda, yazar ve okurun bu iki kişilik özelliğinin birbirine benzer olduğu sonucuna varırlar.
Dördüncü hipotezde günlük ve yorum formatlarında yazılan sitelerde farklılık arıyorlardı. Anlamlı bir farklılık bulamamışlar.
Beşinci hipotezde, blog türünün okuyucuyu, yazarın kişiliğiyle ilgili etkileyip etkilemediğine bakıyorlar. Günlük formatını kullanan yazarlar, yorum yapan yazarlara kıyasla daha sorumluluk sahibi, daha katılımcı ve daha içe dönük olarak değerlendirilmiş.
En nihayetinde, duygusal kelimelerin kişilikle ilgili daha net ipucu verdiğini, yoruma dayalı yazılarda duygusal kelimelerin daha çok ilgi çektiği, okurun yazarın kişiliğiyle ilgili yaptığı yorumla yazarın kendi kişiliğini ne şekilde gördüğü arasında bir bağlantı olmadığı, günlük tarzında yazan yazarın okur tarafından daha içedönük olarak algılandığı, günlük tarzının daha samimi bulunduğu ve daha az organize-düzenli olduğu, okuyucunun blog yazatrının kişiliğini kendisine yakın bulması durumunda o blogu çekici bulduğunu söylemişler.
Çalışmanın bazı kısıtları var elbette; mesela blog yazarları ve okuyucularını öğreniler arasından seçmişler, deney laboratuvar ortamında yapılıyor, denek sayısı çok az vs. Bu yüzden çalışmanın bir bütüne genellenemeyeceğini kendileri söylemişler.
Ben de şunu eklemek isterim, insan kendisine taraflı yaklaşır (bununla ilgili bir çalışma vardı), o yüzden blog yazarlarına kişilikleriyle ilgili yorum yapmaları söylendiğinde, onlar da muhtemelen olmak istedikleri kişilikleri belirttiler. Mesela ben içedönük olduğumu düşünüyorum, ama belki bu yazıları okuyan birisi benim dışadönük olduğuma kanaat getirecek, ki öyle olması beni mutlu ederdi. O zaman belki de dışadönük olarak algılanabileceğim şekilde seçiyorum kelimeleri ? Bunu her insan ister istemez yapıyordur, ne kadar güzel değil mi? (güzel kelimesini olumlu duygusal kelime olarak kulladım, bilmiyorum işe yaradı mı? Biraz acemice oldu sanırım. Ey tatlı hayat...)
Evla.
Etiketler: Makale
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa