24 Ağustos 2015 Pazartesi

Maaşta Adaletsizlik

Bir işe girdiniz, bu iş yerinin belli bir maaş politikasını olmasını bekliyorsunuz, örneğin A,B ve C özelliklerine sahip kişiler, X pozisyonunda 100 kadar maaş alırlar. Eğer ki bu kişiler, vasıflarına D 'yi de katarlarsa, maaşları 10 kadar artar.

Böyle bir sistemi oturtamayan işletmeler ancak özel işletmeler olabilir, çünkü kamu kurumlarında, her pozisyon ve vasıf için ne kadar maaş verileceği bellidir. Bu özel kurumlar, ülkemin her köşesinde mevcuttur, pek çoğumuz da bu belirsizliğin kurbanıyızdır.

Oysa ki,kişinin kendisine, aldığı maaşın miktarıyla ilgili mantıklı bir açıklama yapılırsa, bu sefer kişi eksiklerini kapatabilmek için çaba harcayabilir ve harcadığı çabanın karşısında da ek bir gelir elde edeceğini bilir. Bu çalışanın,kişinin kendisini geliştirdiği ve işe verdiği katkının arttığı bir dönemdir.

Kişi maaşıyla ilgili bir adaletsizlik duygusu taşıdığında ve bu durumu mantıklı bir gerekçeye dayandırmak ister. Kendisiyle birlikte işe alınan arkadaşının neden kendisinden fazla maaş aldığını vs. merak eder ve sorgular. Bu noktada beyin mantıklı bir açıklamaya ihtiyaç duyar ve eğer bu açıklama kendisine yapılmazsa, konuyu "torpil" olarak açıklar muhtemelen. Torpil vardır veya yoktur onu bilemeyiz ancak kurumun değerlerinin çürümüş olduğu, kişinin de işle ilgili hevesinin kaçacağı aşikardır.

Diyelim ki, maaşınızla ilgili adaletsizlik sizin ve size güvenen insanların aracılığıyla çözüldü ve siz de adil olduğunu düşündüğünüz maaşı almaya başladınız. Ne var ki, saygınlığını yitiren kurumun bu adaletsizliğinden haberdar çalışanları, bu kültürün içinde yoğrulacaklardır. Öyleyse, kurumda gruplaşmalar ve birbirini kollamalar önem kazanacaktır ki herkes için geçerli bir politikası olmayan bu kurumda güç kazanabilesin. Güç kazansın ki, her an birilerinin başına gelebilecek adaletsizliğin kurbanı onlar olmasın.

Aynı kurum, aynı mantıkla, işten attığı kişiye de mantıklı bir açıklama yapmayacaktır, böyle bir şeye ihtiyaç duymayacaktır.

Ne kadar basit bir yaklaşımdır...
Üstelik bu kurum, ülkenin en tuzu kuru, en çok kazanç elde eden kurumları arasında olabilir.
Bu kurum, ülkenin en zeki insanlarının bulunduğu kurumlar arasında da olabilir.

Belki de yüz yıl daha yaşayacaktır bu kurum, ancak o yüz yıl boyunca yaratabileceği etkinin çok daha azını yaratacaktır bu süre içinde. Adaletsizliği, kurumun değerlerine ve ciğerine işleyecektir.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Akademik Dergide Yayın Süreci

Akademik bir dergiye makale nasıl gönderilir? Hakem değerlendirmesi nasıl gerçekleşir? Gönderdiğim makalenin yayınlanması ne kadar sürer? Kör hakemlik ne demektir? Hakemler yazarın ismini görür mü? gibi sorulara cevap vermeye çalışacağız.

Öncelikle yayın ekibinde olduğum akademik bir dergide öğrendiğim şekilde aktaracağım size süreci. Bilgim dışında kalan konular olacaktır, sizden sorular gelirse, araştırıp yardımcı olmaya çalışırım.

AKADEMİK DERGİNİN DİĞER DERGİLERDEN FARKI
İlk aşama olarak şunu belirteyim, Akademik Dergi'de basılan makaleler ile, diğer dergilerde (magazin dergileri, spor dergileri, karikatür dergileri v.d.) yapılan yayınlar arasında çok temel farklılıklar vardır. Akademik bir makalede, kullandığınız kaynakları göstermek zorundasınız, aksi halde başkasının fikrini çalmış olursunuz ki bu da hiç hoş karşılanmaz ve bazı yasal yükümlülükleri de beraberinde getirir. Örneğin fikrini alıp da kaynak olarak belirtmediğiniz kişi, size dava açabilir.Ayrıca bir akademik dergiye gönderilen makale, değerlendirme süreci bitmeden veya yazarın kendisi dergiye bilgi vererek makalesini çekmeden, aynı makaleyi başka bir dergiye gönderemez. 

HANGİ DERGİYE GÖNDERMELİYİM
Oldukça kritik bir aşamadır bu aşama. Basitçe aşağıdaki unsurlara göre karar verebilirsiniz;
*Elbette makalenin içeriği: Makalenizin konusu belli ise, kesinlikle o konuya uygun bir dergi bulmalısınız. Bunun için makalenizde önemli yer tutan, sizin çalışmanıza yakın olan bir çalışmanın hangi dergiye gönderildiğine bakarak da dergi belirleyebilirsiniz.
*Ulusal mı Uluslararası mı?: Makaleniz hangi dilde? İngilizce mi, Türkçe mi, Fransızca mı? Eğer Türkçe ise sadece ulusal kökenli dergilere gönderebilirsiniz. Bu ulusal dergilerin bir kısmı uluslararasıdır, ancak kurucusu Türkiye'dedir ve Türkçe makaleleri kabul etmektedirler.
*Hangi İndekslerde Tarandığı: Bu çok çok önemli bir konudur ve puan odaklı bir yaklaşımdır. Ulusal dergilerde genelikle resmi web sitesinde "hakkında" bölümü altında bu bilgiye ulaşırsınız. Uluslararası dergilerde ise genellikle "indexed in" gibi bir bölüm olur. Konu şudur: dergiler, belirli portallar aracılığıyla bize ulaşırlar. Bu portalların bazıları oldukça seçicidir, sadece belirli dergileri bünyesinde barındırırlar. Böylece siz bu portaldan bir dergiye veya makaleye eriştiğinizde, o derginin ve makalenin kaliteli olduğunu bilirsiniz. Bu portallara örnek vereyim: SSCI, SCI, Web of Science (wos). Kimi üniversiteler, doktora öğrencilerinin SSCI (sosyal bilimler için) , SCI (fen ve mühendislik bilimleri için) indeksli bir dergide yayın yaptıktan sonra mezuniyetini verirler. Doktorasını bitiren ve üniversitede akademik kadro (öğretim görevlisi veya yardımcı doçent) bekleyenler için bu bahsettiğim SSCI, SCI indeksli dergilerdeki makaleler inanılmaz puan kazandırır kişiye. Evet, akademide bir puan sistemi vardır ve yükselmek için puan sistemine yi çalışmış olmak gerekir. Peki, kıytırık diyebileceğimiz portallar nelerdir? Google Scholar mesela, bu da bir indesktir. Google Scholar'ın politikası, internet kullanıcısının mümkün olduğunca çok makaleye erişimini sağlamaktır, dolayısıyla akademik anlamda seçici bir portal değildir Google Scholar.
Pek Ulakbim? Onu anlatmazsak olmaz. Ulakbim, Türkiye kökenli dergiler için bir portaldır, TÜBİTAK tarafından kontrol edilir. Hangi derginin ULAKBİM indeksinde tarandığını görmek için Cahit Arf Bilgi Merkezi'nin sitesine girersiniz, burada adı görünen dergiler ULAKBİM'de taranıyordur. SSCI ve SCI yanında düşük kalsa da, burada yayınlanan dergilerin de bir puan karşılığı vardır.
*Ücretli mi ücretsiz mi?: Dergilerin bir kısmı, dergilerindeki makaleleri ücretsiz olarak kendi sayfalarında yayınlarlar ve siz istediğiniz an bu makalelere ulaşırsınız. Bu duruma "açık erişim" (open access) denilir. Herhangi bir ücret ödemeyen okuyucu, istediği açık erişim makaleye ulaşır. Ancak her dergi ve her makale için bu durum aynı değildir. Kimi dergiler parayla çalışır ve sadece makalesi için belirli bir ücret ödeyen yazarların makalelerini açık erişimle yayınlar. Dolayısıyla kimi dergilerde başvuru ücreti bulunur, bazılarında renkli sayfası olan makalelerde renkli sayfa başına ücret istenir. Bildiğim kadarıyla ULAKBİM'de taranan dergiler ağırlıkla ücretsizdir (en azından sosyal bilimler için). Ancak uluslararası dergilerde başvuru ücreti yaygındır bunun için "submission fee" ifadesini arayın, yoksa 200-500 euro civarında bir ödenekle karşılaşabilirsiniz.
Ayrıca kimileri, paralı olan ve SSCI/SCI indeksli dergiler bulurlar, buralara gönderilen makalelere sıcak bakılmaz. "Paraya makale bastırmış" denilir ardınızdan, etik de değildir zannımca, ancak resmi olarak makaleniz geçerlidir.
*Kelime sayısı: Belki kimilerine göre anlamsız bir kriter gibi gelebilir ancak diyelim ki makalenizi yazdınız, neredeyse bitti, göndereceğiniz dergiyi arıyorsunuz. Yazdığınız makale 8000 kelime ve istediğiniz dergi en fazla 5000, en az 3000 kelimeye izin veriyor. Ne yaparsınız? Dönüp makalenin neredeyse üçte birini siler misiniz? Hiç zannetmiyorum:) Farklı dergi arasınız. Bu durum da genellikle uluslararası dergilerde olur, ULAKBİM dergilerinde kelime sayısı daha esnektir.

AKADEMİK DERGİLERE BAŞVURUDA MAKALE FORMATI
Akademik dergilerde, farklı formatlarda makale kabul edilmektedir, bu formatlarda farklı satır aralıkları, farklı yazı stilleri, farklı başlıklar olabilecektir. Hatta kaynak gösterim şekilleri de çeşitlidir Harvard, APA, Chicago gibi çeşitleri vardır. Bazı dergiler kendi kaynak gösterme şekillerini belirleyebilmektedir. Dolayısıyla, başvuracağımız dergiye göre araştırma yapmak gerekmektedir. Derginin resmi web sitesinde, bu formatla ilgili bilgiye ulaşabilirsiniz. 

MAKALE BAŞVURUSUNUN YAPILMASI
Diğer alanlarda olduğu gibi bu konuda da çeşitlilik vardır, kimi dergi e-posta ile başvuru alır, kimisi web sitesindeki başvuru formundan kabul eder, kimisi bir kurumun sağlamış olduğu bir program kullanır, kimisi ise kendi programını kendi yapısına göre tasarlar. Bu bilgiye de derginin resmi sitesine bakarak ulaşabilirsiniz.

Tübitak "Dergipark" adlı sistemle, online olarak kullanılan bir sistem/portal sağlamıştır. Dergipark sistemini kullanan dergilere başvuru yapacaksanız, bahsettiğim bu sisteme kayıt olur, buradan makalenizi gönderirsiniz. Uluslararası alanda da "Manuscript" denilen sistem, "Dergipark" ile eş düzeyde bir sistemdir, pek çok dergi işlerini bu sistem aracılığıyla yürütmektedir.

HAKEM DEĞERLENDİRMESİ
Hakem makaleyi neye göre değerlendirir? Kim bilir:) bazı dergiler bu değerlendirme sürecini standartlaştırmak için değerlendirme formu oluşturmuşlardır. Forma göre değerlendirme yapan hakem, makaleyle ilgili daha somut bir değerlendirme yapmış olur. Ancak değerlendirme sürecini belli bir kalıba sokmak pek mümkün değildir, çünkü öyle bir an gelir ki, hakemlerden birisi makalenizi olduğu gibi yayınlanabilir bulurken, diğer hakem makalenin baştan yazılması gerektiğini düşünebilir. Bu durumda makul olan, üçüncü bir hakeme gidilerek oy çokluğunu sağlamaktır. Ancak her zaman bu yapılmaz ve hakemleri atayan bölüm editörü, üçüncü bir hakemi beklemeden kararını size iletebilir. 

Peki amaç nedir? Aynı makale bambaşka hakemlere gittiğinde başka tepkiler alabilmektedir, öyleyse bu değerlendirme sisteminin doğru olduğu nasıl söylenebilir? Aslına bakarsanız, bu sürece bir "gelişim süreci" olarak bakmak en doğrusudur. Makalenizi tanıdık bildik dergilere göndererek daha kolay basma şansınız mutlaka ki vardır, yoksa da bir gün olacaktır; ancak makaleyle ilgili yapıcı yorumlar almak sizin işinizin kalitesini arttıracak ve sizi geliştirecektir. Bu sebeple reddedilen makaleleriniz için esas önemli olan şey reddedilme nedenini öğrenmektir. O zaman reddedilmek faydalı hale gelir:) 

Her hakem yorumu da sizin için faydalı olmayacaktır, bazen öyle yorumlar alırsınız ki, karşıdaki kişinin yazdıklarınızı bir zerre olsun anlamadığını düşünürsünüz. Bütün bunlara aşina olmak lazım.

KÖR HAKEMLİK
Makalenizi değerlendiren hakemin, sizinle ilgili bazı bilgilere ulaşması, hakemin değerlendirme sürecinde taraflı olmasına neden olabilecektir. Bunu engellemek adına, yazarın bilgileri hakemden gizlenir, hakem kördür artık. Bir de bunun diğer boyutu var, yazarın da hakemi bilmesi doğru olmayabilir, çünkü değerlendirme sürecinde hakemle iletişim kurması doğru olmayacaktır. Ancak bazı dergilerde bu bilgiye ulaşılabilmektedir. Eğer hem hakem yazarı tanımıyor, hem de yazar hakemi tanımıyorsa, o zaman buna "çift/çifte kör hakemlik" denilir.

Elbette ki yazarın, bazı hakemleri istememe hakkı olmalı diye düşünüyoruz. Örneğin yazar nitel analizci ise, nicel analizi tercih eden bir hakeme düşmek istemez. Eğer böyle bir durum olursa, hakem yorumunda sayısal verinin azlığı, yöntemin yetersizliği ile ilgili yorum alma ihtimali çok yüksek olacaktır. Bu süreç daha çok hakem atamasını yapan bölüm editörlerine kalmaktadır. Sizin herhangi bir talep olmadan, bölüm editörüne kimlerin hakem olabileceğini iletmeniz, etik olmaz ve kör hakemlik sürecini zedeler. Dolayısıyla, ne çıkarsa bahtınıza diyelim...

MAKALE YAYIN ZAMANI
Makalenin ne zaman yayınlanacağı, hiç bir dergide, başvurunun yapıldığı günden belli olamaz. Hakemlerin makaleyi ne zaman okuyacağını bilemezsiniz, hakemlerin kararını bilemezsiniz. Hakemlerin düzeltme istediğini düşünelim, bu düzeltmenin sizin kaç saatinize mal olacağını bilemezsiniz, yaptığınız düzeltmeyi hakemin kabul edip etmeyeceğini bilemezsiniz. Dolayısıyla bu bir süreç işidir ve her makale için farklı hızlarda yürümektedir.

Ancak elbette bölüm editörünün hakemlerle ilişkisi sürecin hızı açısından oldukça önemlidir. Düşünün, ben bölüm editörüyüm, makaleniz bana düştü, iki hakem atayacağım. Atayacağım hakemlerle daha önceden de iletişim kurmuştum ve bu hakemlerin hızlı iş yaptığını biliyorum. O zaman makalenizi bu güvendiğim hakemlere yollarım ve sürecin hızlı olmasını sağlayabilirim.

Bir başka konu, kimi derginin yılda iki defa, kiminin üç, kiminin dört, kiminin ise altı defa yayın yapmasıdır. Derginin yayın sıklığını, dergi resmi sitesinden bulabilirsiniz, ve bu önemli bir göstergedir. Daha sık yayın yapan derginin daha hızlı olduğu sonucuna varamazsınız elbette, ancak sık yayın yapan dergilerde, kabul edilen makalenizin daha kısa sürede basılabileceğini öngörebilirsiniz.

AKADEMİK DERGİYE KİMLER BAŞVURABİLİR?
Bildiğim kadarıyla herkes başvurabilir, ancak akademik yazım formatını bilmiyorsanız, bu ilk bakışta anlaşılacaktır ve makaleniz değerlendirmeye bile alınmayacaktır. Bu sebeple belli bir eğitim almış olmak gerekiyor.

Umarım faydalı bir yazı olmuştur, bu süreçle ilgili merak ettiğiniz başka bir konu varsa lütfen yazın.

Evla.

Etiketler: , , , ,

2 Ağustos 2015 Pazar

Sia Elastic Heart Video Yorumu

Yukarıdaki video, Sia adlı şarkıcının Elastic Heart (Esnek Kalp) adlı şarkısına aittir. Videoda oynayanlar ise, Shia LaBeouf ve Maddie Ziegler'dir.
Bu yazıda videoyu ve şarkı sözlerini kendimce yorumlayacağım, ayrıca internette yapılan farklı yorumları da buraya ekleyeceğim.

Şarkının Sözleri ve Türkçesi (İngilizce şarkı sözlerini, Sia 'nın resmi sitesinden aldım: http://siamusic.net/lyrics ) (Türkçe'ye ben çevirdim, hataları kabul ediyorum, lütfen uyarınız)

Elastic Heart
...Esnek Kalp
And another one bites the dust
...Ve birisi daha son bulur (işi biter)
Oh why can I not conquer love?
...Neden aşkta zafer kazanamam?
And i might have thought that we were one
...Ve ikimizin bir (bütün) olduğunu düşünmüş olabilirim
Wanted to fight this war without weapons
...Bu savaşı, silahlar olmadan yapmak istemiştim
And I want it and I wanted it bad

...Ve bunu istiyorum, hem de çok fena(fazla)
But there were so many red flags

...Ama çok fazla kırmızı bayrak vardı
Now another one bites the dust

...Şimdi de birisinin daha işi bitti
And let's be clear, I trust no one

...Ve açık olalım, kimseye güvenmiyorum

You did not break me

...Beni kırmadım
I’m still fighting for peace

...Ben hala barış için savaşıyorum

Well I've got a thick skin and an elastic heart

...İşte, benim kalın bir derim ve esnek bir kalbim var
But your blade it might be too sharp

...Ama senin kılıcın çok keskin olabilir
I'm like a rubber band until you pull too hard

...Sen çok sert çekene kadar, ben paket lastiğiyim
But I may snap and I move fast

...Ama kopabilirim ve hızlı olabilirim
But you won't see me fall apart

...Ama sen benim paramparça oluşumu göremeyeceksin
Cause I've got an elastic heart

...Çünkü esnek bir kalbim var

And I will stay up through the night

...Ve gece boyunca uyanık kalacağım
Let's be clear, I won't close my eyes

...Hadi açık olalım, gözlerimi kapatmayacağım
And I know that I can survive

...Ve biliyorum ki dayanabilirim
I'll walk through fire to save my life

...Hayatımı kurtarmak için ateşe yürüyeceğim
And I want it, I want my life so bad

..Ve bunu istiyorum, hayatımı çok fena(fazla) istiyorum
I'm doing everything I can

...Ve yapabileceğim her şeyi yapıyorum
Then another one bites the dust

...Ve birisi daha sonlanıyor
It's hard to lose a chosen one

...Seçilen(seçtiğin/m) birini kaybetmek zor oluyor

Sözlerin Yorumlanması
Sadece sözlerine baktığımız zaman; sevdiği insanları sürekli kaybeden ("ve birisi daha sonlanıyor"), kimseye güvenmeyen bir insanın hikayesidir bu şarkı. Kendisiyle çatışan bir haldedir aynı zamanda. Birisini çok istemektedir, aşkta zafer kazanmayı çok istemektedir, ancak birliktelikleri bir savaş olarak görür (ilişkilerdeki kimlik çatışmalarını, güç kavgalarını düşünebiliriz, ki bu her türlü ilişkide karşımıza çıkabilir). Buna dayanabileceğini söyler kendisine, bu acıdan ne hale geldiğini, hayatından giden kişiye yansıtmayacağını anlatır. Kendisinin gece boyunca uyanık kalarak bunu atlatabileceğine inanır. 

Bu çelişkili hal, daha sonra Sia'nın yaptığı bir açıklamada da geçecektir. Klipte oynayan Shia LaBeouf ve Maddie Ziegler' için; ''benim birbiriyle çatışan halimi daha iyi anlatabilecek kişiler bulamazdım' der .

Klibin Yorumlanması
Klibe bakınca, bahsettiğimiz iki çatışan karakter vardır aslında. İlk gördüğümüz demir bir kafestir. Bu kafesin neyi temsil ettiğiyle ilgili farklı görüşler bulunuyor. Ben burada, kafesin Sia'nın bir ilişkiyle birine bağlanmasını temsil ettiğini düşünüyorum, bu yüzden yorumlarım da bu yönde oldu.

Maddie, korkutucu, vahşi bir tavır içindedir, karşısındaki adamı korkutup yanından iter.. Adam (Shia) Maddie'den kaçarak kafesin en tepesine tırmanır. Bu davranışı bir kaçış da olabilir, bir hakimiyetin de göstergesi olabilir. Belki adam kendisini bu yarıştan çekmek istiyor olabilir, bu da onu güçlü kılmıştır . Belki de Sia'nın bağlanmasını, adama teslim olmasını temsil ediyordur bu durum.

Adamın kafesin tepesine tırmanmasıyla birlikte, Maddie de yere uzanır, yorulmuştur belki de. Adam onun sakinliğini görerek kafesten aşağıya düşer ve kızın yanına uzanır; adam onunla iletişim kurmak istemektedir, ancak kız bunu fark ettiği anda kendisini geri çeker. Yine Sia'nın ilişki ile ilgili korkusudur bu belki de.

Adam elini uzatır, ateşkes için, savaşmak istemiyordur. Şarkı sözlerinde de Sia'nın aslında savaşmak istemediğini anlıyoruz, ancak çok fazla kırmızı bayrak vardı dediğinde, aslında tehlikeyi, sürekli tetikte olması gerektiğini anlatıyordu şarkının sözleri. Burada da kız öncelikle adamın elini koklar, bir hayvanın tanımak istediği kişiyi koklaması gibi... Sanki teslim olur adama ve ona sırtını döner, bu da ona güvendiğinin bir göstergesidir, güvenmediğiniz kimseye sırtınızı dönemezsiniz. Ancak sonra anlarız ki, kız adamı kandırmıştır, adamın elini ısırarak, ona aslında güvenmediğini gösterir. Şarkının sözlerinde de Sia kimseye güvenmediğini dile getirir. Adam da ona karşılık verecektir.

Sonra, bir anda kız gözlerini açar, görür (klipte gerçekten gözlerini açmaktadır elleriyle), belki de aslında kafesten çıkabileceğini anlamıştır, sonrasında kafesin parmaklıkları arasından çıkar. Benim anladığım kadarıyla, artık bu ilişkinin yürümeyeceğini fark etmiştir, ve birisinin daha işi biter. Ancak adam kafesin içindedir, belki de bu ilişkiye saplanıp kalmıştır. Kız onun çırpınmasını görerek tekrar içeriye girer, adama yardımcı olmak istemektedir, belki de adama acımaktadır. Kızın gözleri açılmıştır ve artık aynı kafesin içinde kalmaları mümkün değildir. Kız onunla oyun oynar, onu ikna etme sürecidir belki de, ve onu kafesin dışına çekmeye çalışır, ancak adam içeride kalacaktır.

Aslında esnek bir kalpten kastı da budur sanırım, kafesi bir kalp olarak düşündüğümüzde, Sia ilişkiden zarar görse bile bunu belli etmeyecek, ve yoluna devam edebilecek kadar güçlü görmektedir kendisini, ve derisi kalınlaşmıştır. Adamın taşıdığı duygular artık onda yoktur, kafesin ve ilişkinin dışındadır. Bu yüzden kafes Sia (veya klipteki Maddie) için esnektir. Ancak adam için esnek değildir.

Klibinde neden genç bir kız olduğu ise, bence şu sebeple olabilir, birincisi Maddie Sia'nın 'Chandilier' adlı klibinde harika bir performans göstermişti. İkincisi, Sia'nın üretken olduğunu bildiğimiz için (farklı şarkıcılar Sia'nın yazdığı şarkıları seslendirmektedir), onu genç bir beyin olarak görebiliriz, duyguları yoğun olmasaydı, bu kadar üretken olamazdı sanırım. O yüzden kendisini genç bir beyinle özdeşleştirmesi bana mantıklı geliyor. 

Belki de gençliğinde bıraktığı bazı şeyleri arıyordur tekrar, bu yüzden kendisini o şekilde görmek istiyordur.

İnternetteki diğer yorumlar
İnternette, Youtube videosunun altında Nebbu** adlı kullanıcının yorumunda; kafesin üzüntüyü temsil ettiğini ifade eder. Sia'nın geçmişinin de üzüntüyle geçtiğini söyler. Dans eden Maddie'nin de Sia'nın bugün hala yaşayan ve geçmişin üstesinden gelmiş olan parçası olduğunu anlatır. Klipte Sia'nın o kötü günlerinde, kendisini kaybetmiş olduğu dönemi canlandırdığını söyler ve Maddie'nin kafese geri girmesini de Sia'nın kendisini koruması anlamına geldiğini ifade eder.

Diğer yorumlar ağırlıklı olarak, 28 yaşındaki bir asamla 12 yaşındaki genç bir kızın videoda yakın temas halinde olmasından duyulan rahatsızlık dile getirilmiştir. Bunu pedofili olarak yorumlayanlar var. Pedofili kelimesinin, sübyancılık olarak bilinen, yetişkin birisinin çocuğa cinsel ilgi duyması demek oludğunu belirtelim.
Pedofili yorumu üzerine Sia bir açıklama yapmış ve demiştir ki; "Pedofili'yi bekliyordum!! söyleyebileceğim tek şey Maddie ve Shianın, Sia'nın savaşan iki yanını oynayabilecek tek oyuncular olduğunu hissettim". Şunu da ekler "Elastic Heart'tan etkilenenlerden özür dilerim. Niyetim sadece duygusal bir içerik yaratmaktı, birilerini üzmek değildi."***.

Başka bir yorumda, sahneleri Titanik filmine benzeten var (kaynak için tıklayınız). Titanik filminde de bir kadın ve erkek, demir bir geminin (kafese benzetilmiş) içindeler, kadın filmin (klibin) sonunda gemiden çıkıyor, ancak adam içeride kilitli (kafes içinde) kalıyor. Filmle ilgili başka bağlantılar da kurmuşlar, dilerseniz ana kaynağa bakabilirsiniz.

Gördüğünüz gibi farklı yorumlar yapılmış klip üzerine, ses getiren bir klip olmuş diyebiliriz. Gerçek olanın ne olduğunu anlamak mümkün değil, öyleyse sizin duygularınız, sizin için gerçek olan olsun, ve klipte gördüğünüz anlamı siz yaratın.

................................ *Kaynak: Sia Furler (2015), link: www.biography.com/people/sia-furler.
**Metnin orjinali: "I like to think the cage represents sadness. Sia's past was really sad so i've been told, and I think Maddie plays the existing part of Sia who was able to move on from her past. Shia plays the part of her she lost when all of the sad things in her life happened. If you think about it when Maddie went back in the cage it was like Sia trying to save herself." Nebbu takma adlı kullanıcının, Youtube sayfasında bu videonun altında okunabilen yorumu.
*** Metnin Orjinali:"I anticipated some pedophelia!!! All I can say is Maddie and Shia are two of the only actors I felt could play these two warring 'sia' self states" ve "I apologize to those who feel triggered by Elastic Heart. My intention was to create some emotional content, not to upset anybody".

Etiketler: , , , , , , ,