Dünyasız İnsan
Zaman geçiyor, olaylar bir yandan çözülürken, bir yandan karmaşıklaşıyor. Sanırım ergenlik dönemimde çok daha mantıklı hareket ediyordum, önyargılarımdan uzak, dikkatle izleyip anlamaya çalışıyordum olan biteni. Şimdi ise, 'bu kesin şu sebepledir. Bak gör bunun altından şu çıkar!' gibi kalıplarla izliyorum dünyayı.
Bir yandan da bu yaklaşımın doğal bir süreç olması gerekiyor, çünkü hayat karmaşık ve bizim de onu biraz kolaylaştırmamız gerekiyor. İnsanları kategorilere bölmezsek çok zorlanırız. Düşünsenize, her tanıştığınız insana, yeryüzündeki en farklı insan gözüyle baktığınızı? Onu, daha önce hiç kimseden duymadığınız sözler sarf edecek bir insanmış gibi dinlediğinizi? Çok yorucu olmaz mıydı?
Kategorize etmek derken; mesela karşımızdaki insanın üstündeki kıyafet, kıyafetlerin markaları, saç rengi, saçın bakımlı olup olmaması, başörtüsü, o anda kişinin bulunduğu ortam, kişinin konuştuğu insanlar, kişinin arabası veya evinin olup olmaması gibi özellikler, bizim karşımızdaki insanı belirli bir yere koymamıza yetebilecek bilgi veriyor bize.
Doğduğumuz andan itibaren bu karmaşayla başetmeye çalışıyoruz, işimiz zor gerçekten. Bu hayatı anlama çabalarımız, daha çok içinde bulunduğumuz koşulları kabul etmemizden ibaret oluyor maalesef. 30 yaşında bir insan, o yaşına kadar kim bilir neleri kabul etti, nelerden geçti. İnsan yaşadıklarını da unutuyor tabi ki, A olayı karşısında B tavrını takınmaya karar vermişti belki de 5 yaşında, sonra bu kararı neden verdiğini unuttu gitti. Beyninde yarım kalmış düşünceler, temel nedeni belli olmayan istekler, duygu-düşünce çatışmaları, çatlaklardan sızan beyin sıvısı...
Belki de, diyorum, bizim doğamız dünyaya uygun değildir, doğar doğmaz mücadele ettiğimize göre. Öyleyse dünyaya yabancı insan, belki de başka bir düzenden gelip buraya düşmüştür, neden olmasın?
Evla